1- GİRİŞ
Anadolu’yu ve
ardından Rumeli’yi yurt tutan ecdadımızın, çok akıllıca ve stratejik nitelikteki
bu yerleşiminde Oğuz boylarının tartışılmaz bir yeri vardır.
Özellikle 9. ve
10. asırlarda Anadolu coğrafyasında safha safha yoğunlaşan Türk yerleşimi,
giderek hem batıya doğru serpilerek ilerlemiş ve hem de Anadolu’yu ve Rumeli’yi
kadim Türk yurdu haline getirmiştir.
Makalede, öncelikle Dodurga boyu hakkında genel
bilgilere yer verilmiştir. Ardından makaleye adını veren, Denizli’nin saf
Türkmen yerleşiminden oluşan Acıpayam ovasında yer alan Yukarı ve Aşağı Dodurga
yerleşimleri bütün yönleri ile ele alınmış ve tanıtılmıştır.
Ayrıca, 24 Oğuz
boyundan birisi ve aynı zamanda bizim de boyumuz olan Dodurga boyunun adını
taşıyan ve günümüze kadar adlarını koruyan yerleşimler topluca ele alınmış,
kısa bilgiler verilmiştir.
2- MATERYAL VE YÖNTEM
Makalede Türk
tarihine, Türk boylarına ve Türkçe’ye ilişkin kitap ve makalelere, ansiklopedi
ve bültenlere, genel nüfus sayımı verilerine, vb. çok yönlü veri kaynaklarına ulaşılmaya
çalışılmıştır.
Bunun yanında yerel kültürün güzide örneklerini tanıtmak
amacıyla kaynak kişilere başvurulmuş ve ulaşılan bilgiler makaleye işlenmiştir.
3- MUALLİM ALİ VEHBİ TARAFINDAN YAPILAN İLK DODURGA TARİFİ (1915)
Rahmetli Muallim
Ali Vehbi tarafından 1331 Rumi (1915 Miladi) tarihinde Yüreğil köyünde yazımı
tamamlanan “ACIPAYAM - Garbikaraağaç Halkının Asırlık Tarihçesi ve Köylerimize
Serpilen Maarif Işığının Temeli Yüreğil’de Nasıl Kuruldu” adlı eserde,
diğer Acıpayam köyleriyle birlikte ilk kez Dodurga’nın (Resim 1-4, 12) kısa tanıtımı yapılmış,
insanlarının nasıl bilindiği ve tanındığına ilişkin bilgiler verilmiş, bazı
özellikleri zikredilmiştir.
Ali Vehbi tarafından; 1331 (Rumi yıl) tarihinde, Dodurga’nın tanıtımı amacıyla yazılan birkaç paragraf, hatalarına da müdahale edilmeden aşağıda aynen verilmiştir:
Ali Vehbi tarafından; 1331 (Rumi yıl) tarihinde, Dodurga’nın tanıtımı amacıyla yazılan birkaç paragraf, hatalarına da müdahale edilmeden aşağıda aynen verilmiştir:
Resim 1: Dodurga Kasabası. Ardıç Doru’dan Yukarı Dodurga’nın ve Erentepe’nin görünümü (Osman Ünlü, 1979)
Dodurga; “Eşeler dağının batısında Deve taşı, Arslan ini, Söbe alan ve Kaya gediği sırtlarının çevrelediği Söğürtlü yayladan çıkan suları toplayan Koca dere vadisinin methalinde Ardıçlı doru ile Tepecik arasındaki koyda kuruludur (Resim 1-4).
Doğusu Eşeler dağı, Müze çiftliği, batısı Pankaras burnu, kuzeyi Bademli ve Sazak köyleri, güneyi Yazır ile çevrilidir. Yukarı ve aşağı adıyle iki mahalleye ayrılan Dodurga (350) hane ve (1480) nüfusludur. Çat boğazından akmakta olan değirmen suyunun yarısı buraya gelmekte, tekmil bahçeleri ve bir kısım tarlaları sulamaktadır (Resim 4, 4a). Boğazdan ovaya doğru meyilli bir arazi üzerinde bulunan Dodurga bahçelerle çevrilmiş ağaçlıklarla örtülmüş yem yeşil bir manzarayı havidir. Burada en çok yetişen ağaç (Ceviz ile bademdir) diğer meyvelerde yetişmekte ve mahallin ihtiyacını karşılamaktadır…” (Ali Vehbi (1331): 343).
“… gürbüzlüğün bir timsali olan bu köyler halkının kısa zamanda kalkınması ve refaha kavuşması sağlanmış olacaktır. Rakımı (1100) olan Dodurga kuytu bir vadide bulunduğundan soğukların tesirinden korunmakta yayla olmasına rağmen (Bakla) mahsulünü erken çıkarmakta ve kazamızın ilk turfandası olarak satılmaktadır…” (Ali Vehbi (1331): 344). Yazar, Yazır için de benzer ifadeleri kullanmıştır: “… Yazır’ın suyu sağlam, havası hoştur. Her türlü meyva ve sebze yetiştirilmekte olan bahçelerinde ilk mahsül (bakla) ve ilk meyvesi de (kirazdır)…” (Ali Vehbi (1331):352).
Resim 2: Dodurga Kasabası. Ardıç Doru’dan Yukarı Dodurga’nın ve Erentepe’nin görünümü (Osman Ünlü, 2015)

Resim 4: Tepecik'den Yukarı Dodurga’ya Bakış (O.Ünlü, 30.10.2017).
Resim 4a: Yukarı Dodurga - Ardıç Doru’dan Aşağı Dodurga ve Karadağ-Banraz Burnu’na Bakış (Osman Ünlü, 2018)
4- GÜNÜMÜZ DODURGA YERLEŞİMİNİN TARİFİ
Muallim Ali Vehbi tarafından yukarıda yapılan tanımlama,
Dodurga’nın bir çocuğu olarak tarafımızdan güncellenmiştir. İmlâ hatalarından
arındırılan, tanımlamada mevcut bazı noksanlıkların da giderildiği, günümüze
uyarlanan yeni ve güncel tanımlama altta takdim edilmiştir:
“Coğrafî olarak Akdeniz Bölgesi’nin Batı Akdeniz
Bölümünde, Akdeniz Bölgesinin en batısında, (Teke Yarımadası) Göller
Yöresi’nde bulunan Dodurga Kasabası
(yerleşimi); Acıpayam Ovasının doğu
ucunda meskun, yakın çevrede halen Yukarı Dodurga ve Aşağı Dodurga
olarak bilinen kadimden beri müslüman bir Türk yerleşim birimidir. Doğudan
batıya doğru uzanan ve asıl Dodurga olarak da nam salan Yukarı Dodurga
ile, bir km daha batıdaki Aşağı Dodurga muhtarlıkları 1971 yılında birleşerek, “iki Dodurga’dan oluşan” anlamında Dodurgalar adını almış ve belediye
teşkilatına kavuşmuştur. Kasaba; 2006 yılında Turizm Merkezi ilan edilen “Salda
Gölü Turizm Merkezi”nin de içinde bulunduğu Eşeler Dağı silsilesinin (Dağdaş ve Ünlü, 2007) batı yamaçlarında, doğudan batıya
uzanan bir yerleşim düzenine sahiptir. Günümüzde, her iki Dodurga her açıdan
birbiriyle birleşmiş ve kaynaşmış durumdadır.
Yukarı Dodurga; “Eşeler Dağının batısında, doğudan batıya uzanan daha alçak ve büyük
ölçüde çalılıklarla (Q. coccifera L.) örtülü
ve nadiren ardıçların bulunduğu, (1980’li
yılların sonundan itibaren Kızılçam ile açıklık ve erozyona maruz sahalar ağaçlandırılmıştır
(Resim 3)) dağ silsilesinin
kıblesinde yer alır. Kasabamız poyraza kapalıdır. Kıbleye bakar. Doğudan batıya
yerleşimi; Aşağı Değirmen’in hemen üstündeki Deve Taşı’ndan başlayıp batıya
doğru uzanır ve Ardıç Doru önündeki Kaya Gediği’nden güney istikamete doğru
yayılan bir yamaçta yoğunlaşır.
Yukarı
Dodurga’nın kıblesinde boydan boya, doğudan batıya uzanan, Aşağı Dodurga’nın
bahçelerinin de dahil olduğu Bağarası ve Bağyanı adı verilen sebzelik ve
meyvelik olarak kullanılan Dodurga’ya has bahçeler yer alır (Resim 1-4). Verimli ve
sulanan bahçeler, Eşeler Yaylamızın; Çat Boğazı’nda toplanıp birleşen
Yoğunoluk, Delmeoluk (Delmoluk) ve Kıramıkçı (Gıramıkçı) Derelerinin
pınarlarının sularını toplayıp gelen Değirmendere’nin suları ile sulanmakta olup
hemen hemen her türlü meyve ve sebze yetiştirilir.
1990’lı yıllara
kadar, “Yaz gelince Bağarası’ndaki bahçelere göçmek ve güz girinceye kadar
bahçelerde kalmak” örfü bazı aileler tarafından devam ettirilmiştir. Günümüzde,
“yaz gelince bahçelere göçmek” örfünü sürdüren aile kalmamıştır. Kasabamızın
maharetli kadınları ve çiftçileri öteden beri, Acıpayam’ın ilk turfanda ve
leziz baklasını, sebze fidelerini ve yine turfanda salatalığını yetiştirmekte ve
satmakta halen mahirdirler. Günümüzde ise Yeni Sarnıç’dan Bangraz Burnu’na
kadar, Karadağ yamaçlarında hızla yeni bir Dodurga mahallesi kurulmaktadır.
6360 sayılı
Kanunla mahalleye dönüşmeden önce; Yukarı Dodurga’da Çarşı Mahallesi ve Tuzluk
Mahallesi, Aşağı Dodurga’da ise Aşağı Mahalle Muhtarlığı adıyla üç mahalle
muhtarlığı mevcuttu. Mahalleye dönüşünce, tek muhtarlık olarak Acıpayam İlçe
Belediyesine bağlanmıştır.
6360 sayılı, 6 Aralık 2012 tarih ve 28489 sayılı
Resmi Gazete’de yayımlanan, 2014 yılında yapılan mahalli seçimde de uygulanan “On Dört İlde Büyükşehir Belediyesi ve Yirmi
Yedi Ilçe Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun” ile belediye teşkilatı lağvedilmiştir. Kanun
doğrultsunda mahalleye dönüşen Dodurga, aynı zamanda tek muhtarlık haline
getirilmiştir (Anonim, 2012).
Kasabanın
kuzeydoğusu ve doğusu; kuzey-güney istikametinde uzanan Eşeler Dağı silsilesi
ve Eşeler Yaylası ile çevrilidir. Eşeler Yaylası düzlüklerinden doğan
Değirmendere, halk Türkçesinde değirmenlerin bittiği yerden sonra kısaca "Çay"
- “Koçaçay” adları ile anılır. Sözgelimi; “Çaya sel
gelmiş!” cümlesinde olduğu gibi… Dalaman Çayının kollarından olan ve
suyu da yaz mevsiminde bahçelerimizi sulamakta kullanılan Değirmendere (Dodurga
çayı), Yazır Kasabası ile doğal sınır oluşturur.
Yukarı
Dodurga-Yazır Karayolu üzerinde, Dodurga Çayı üzerindeki Tepecik Mevkiine yakın
Helvacı Köprüsü ise, iki Oğuz boyunun adını taşıyan kadim yerleşimler arasında
ulaşımı sağlar.
Kuzeydoğusundan
Eşeler Dağının zirveleri (Akkaya Dorusu (Doruğu): 2268 m) (Resim 3) ve zirvenin
doğusunda uzanan Değirmendere’nin doğduğu yaylalarımız, Muza çiftliği, kuzeyinde Bademli (Payamlı)
köyü ve Sazak Mahallesi ile çevrilidir. Batısında, kuzey-güney istikametinde
uzanan Karadağ yer alır. Güneybatısında yine kuzey-güney istikametinde uzanan
Karadağ'ın en güney ucu olan Bangraz Burnu ve Denizli-Antalya Karayolu olan kadim
Uluyol bulunur.
Güneyimizdeki
Yazır yerleşimi, kadimden beri komşumuzdur. Yazır ile birlikte, güneybatıya doğru
hilâl gibi Kasabamızı çevreleyen Gümüş ve Kumavşarı yerleşimleri de
komşularımızdır. Adı geçen bu kasaba ve köylerde, sabah ezanları karşılıklı
olarak rahatlıkla duyulur. Yöremize, yakın çevrede “Yaka Bucağı” da
denilmektedir. 2003 yılında turizme açılan ve Türkiye’de turizme açık 14
mağaradan biri olan Keloğlanlar Mağarası (Dağdaş ve ark., 2005),
Dodurga’dadır. Turizme açık mağara sayısı, 2018 yılında 31’e ulaşmıştır. Mağara;
Bucakiçi Mevkiinde, Köyyeri denilen muhitin (küçük tepecik) hemen batısında yükselen
Karadağ’ın (1421 m) Keloğlanlar Yakası’nda bulunmaktadır.”.
5- DODURGA’NIN TARİHÇESİNE KISA BİR BAKIŞ
Acıpayam
Kasabamızın ve ovamızın köklü bir tarihi geçmişi vardır. Sözgelişi, kasabamızın
yerleşim yerinde ve güneye doğru uzanan bahçelerde ve ovada Roma ve Bizans dönemlerinden
kalma yıkık kilise kalıntıları (Kirse
mevkiinde), Yukarı Dodurga mezarlığında mezar taşları, lahitler
bulunur. Hatta Ören yeri[10] olarak bilinen
mevkiden toplanan eski paralar v.b. eserler de bulunmaktadır. Ayrıca Dutludere mevkiinde yer alan ve halkın Gavur
yolağı olarak adlandırdığı kayalara oyulmuş kaya merdiveni de (Resim 6) geçmişin canlı
izlerini gözler önüne koymaktadır. Roma ve Bizans döneminden önceki
yerleşimlere ait olan Alacahüyük, Hüyükbaşı hüyükleri ve Karadağ’da Taşlıçağıllar
mevkiinde yer alan kaya mezarları (Resim 5), araştırma ve kazı
çalışmalarına konu olacak zenginlikte tarihi kalıntılardır.
Ecdadımız
Selçuklu ve Osmanlı Dönemi eserlerinden ise bazı tarihi evler, çok değerli
mezar taşları, camiler, türbeler de kasabamızda ve yakın çevremizdeki kasaba ve
köylerde bulunmaktadır. Ünlü muallim rahmetli Ali Vehbi de, 1331 (1915) yılında
tamamladığı “Acıpayam” adlı eserinde; “… Burada, Roma ve Yunanlılar devrine ait
eski eserler de mevcuttur.” (Ali Vehbi, 1951: 344) diyerek ilk
bilgileri vermiştir.
Acıpayam (eski
adıyla Karaağaç) ovası, Oğuz
boylarının belki de Türkiye’de en yoğun şekilde birlikte bulundukları yerleşim
birimlerini bağrında barındırmaktadır. Bu tesbiti Ali Vehbi de yapmıştır.
Kurduğu cümle şöyledir: “… Hudutları yüksek dağlarla çevrilmiş olan Acıpayam
bölgesinde yaşıyan halk tamamiyle Oğuz ve Kınık boylarına mensup Türkoğlu
Türkdürler.” (Ali Vehbi, 1331:
9).
Resim 6: Dutludere’de
meşhur Gavur Yolağı (Osman Ünlü, 21.1.2018).
Başta biz Dodurgalılar, yanıbaşımızda komşumuz Yazır, yine komşumuz Kumavşarı, Garkın çiftliği, Karahüyükavşarı,
Yüreğil gibi Oğuz boyları[11] yurdumuzun bu
güzelim ovasında yerleşip mekan tutmuşlardır.
Anadolu’nun fetih
ve iskânında en önemli görevi Oğuz boyları üstlenmişlerdir. Çünkü Oğuzlar
Anadolu’ya gelirken tamamen müslüman olmuşlar ve bu sebeble müslüman Türk
manasına Türkmen adıyla anılmaya, daha 11. asrın başında başlanmışlardır.[12]
Acıpayam ovası,
Anadolu Selçukluları döneminde Gölhisar olarak anılmıştır. Oğuzların Avşar
boyuna bağlı Karaağaç Baba’[13]nın önderlik
ettiği Türkmen boyları Selçuklu sultanı I. Mes’ud döneminde (1116-1155) yoğun
olarak bu ovada yerleşmişlerdir.[14] Karaağaç ovası
olarak adlandırılması da muhtemelen o tarihlerden kalmadır.
Ayrıca II. Haçlı Seferi’ne katılan Haçlı orduları Denizli’yi Acıpayam’a bağlayan Kazıkbeli Geçidi’nde 1148 yılında Türkmen boyları tarafından mağlup edilmiş, Denizli üzerinden Antalya’ ya geçmeleri bu nedenle oldukça zor olmuştur.[15] Sultan I. İzzeddin Mes’ud döneminden itibaren (1116-1155) bilindiği üzere Anadolu toprakları artık Romania değil, Turkia olarak anılmaya başlanmıştır.[16] Timur’un ordusu Denizli üzerinden İzmir’e gitmiştir (Umar, 1998: 161).
Ayrıca II. Haçlı Seferi’ne katılan Haçlı orduları Denizli’yi Acıpayam’a bağlayan Kazıkbeli Geçidi’nde 1148 yılında Türkmen boyları tarafından mağlup edilmiş, Denizli üzerinden Antalya’ ya geçmeleri bu nedenle oldukça zor olmuştur.[15] Sultan I. İzzeddin Mes’ud döneminden itibaren (1116-1155) bilindiği üzere Anadolu toprakları artık Romania değil, Turkia olarak anılmaya başlanmıştır.[16] Timur’un ordusu Denizli üzerinden İzmir’e gitmiştir (Umar, 1998: 161).
Acıpayam ve havalisi, bağlı
olduğu Germiyanoğlu tarafından kızı Devlet Hatun’un çeyizi olarak Beyazıd Han’a
hediye edilerek Osmanlı Devleti’ne bağlanmıştır.[17]
Türklerin Denizli ve Burdur’da görülmeleri ilk defa
1070 yılında gerçekleşmiştir. Sultan Alparslan’ın akıncı komutanlarından Afşin
Bey, maiyetindeki Türk birlikleri ile Malazgirt Savaşından önce
1070 yılında Honaz (Colossea)’ı
alarak Denizli[18]’ye
kadar gelmiştir. Denizli yakınlarındaki Laodikya ve Khonai (Honaz)’ı ele
geçirip yağmalamış ve geri çekilmişlerdir (Umar, 1998, s. 80). I. Kılıçarslan
ve I. Mes’ud dönemlerinde Türkmenler akın akın bölgeye yerleşmişlerdir. II.
Kılıçarslan’ın Bizanslıları Denizli’de, Çivril yakınlarındaki Kufi çayı vadisi’[19]nde,
(Myriokephalon)’da kesin olarak
mağlup etmesinden sonra da (17 Eylül 1176)
Anadolu topraklarının ilelebet sahibi olmuşuzdur.[20],[21]
Hatta Kufi Çayı Vadisinde Türkmenlerin kazandığı zafer, müslümanlar arasında “Malazgirt Zaferine benzer bir bayram havası” meydana getirmiştir (Turan, 1981, s. 305).
Hatta Kufi Çayı Vadisinde Türkmenlerin kazandığı zafer, müslümanlar arasında “Malazgirt Zaferine benzer bir bayram havası” meydana getirmiştir (Turan, 1981, s. 305).
Acıpayam Ovasını boydan
boya, kuzey-güney doğrultusunda kat eden Denizli-Antalya karayolunun yöredeki
adı Uluyol’dur. Uluyol’dan nice ordular, nice ünlüler de gelip geçmiştir.
Sözgelimi dünyaca meşhur İslâm seyyahı İbn-i
Battuta henüz 22 yaşında iken, 1325 yılında Fas’ın Tanca şehrinden
başladığı yolculuğunun Anadolu topraklarına ilişkin bölümünde, yaklaşık 670
sene önce geçtiği Acıpayam ovası ve halkına dair gözlemlerini aşağıda şöylece
ifade etmektedir:
“Karaağaç yemyeşil bir
ova olup Türkmenlerle meskundur.” (Battuta, 1355, s. 207).
Acıpayam adlı eserin
müellifi olan Ali Vehbi, eserinde sadece bir kaynağa atıf yapmıştır. Atıf
yaptığı Denizli Tarihi, s. 35’de yer verilen bilgi de İbn-i Batuta’nın
Seyahatnamesi’nden alınan Karaağaç Ovasının tarifidir. Bu tarif esasen yukarıda
verilmiştir. Eserinde ise yukarıdaki ilgili ifade; “…Gölhisar sultanı Mehmed Çelebidir.
Eğirdir meliki Sultan Ebu İshak’ın biraderidir. Karaağaç tarikiyle oradan
inhiraf eyledik. Bu yeşil belde bir sahra olup Türkmen ile meskundur…”. (Ali Vehbi, 1331 (Rumi), s. 14) şeklindeki Türkçe
tercümesiyle verilmiştir.
Yine bu kapsamda gururla
ifade edelim ki; 15 Mayıs 1919’da İzmir’in Yunan’ın işgaline uğradığı o
talihsiz günlerde işgalden dört saat sonra Türkiye’de ilk toplu direniş ve
tepki Denizli’ de, eski müftülük binasının bulunduğu Kayalık Mahallesi’
nden gelen halkın Belediye Binası önünde toplanmasıyla Denizli müftüsü Ahmed
Hulusi Efendi önderliğinde gerçekleştirilmiştir.
Yine ilk defa Ahmed Hulusi Efendi tarafından Yunan’a karşı cihadın farz olduğuna dair fetva verilmiş, Anadolu’ da ilk Heyet-i Milliye tabiri de bu zat tarafından dile getirilmiştir.[25]
Yine ilk defa Ahmed Hulusi Efendi tarafından Yunan’a karşı cihadın farz olduğuna dair fetva verilmiş, Anadolu’ da ilk Heyet-i Milliye tabiri de bu zat tarafından dile getirilmiştir.[25]
6- DODURGA KELİMESİ NE MANAYA GELİYOR?
·
Yurt bilip vatan tuttuğumuz bu güzelim ovada iki
Dodurga (ﺪ ﺪ ﻮﺭﻏﻪ) bulunmaktadır. Yukarı Dodurga
ve Aşağı Dodurga… Dodurga boyu, 24 boya ayrılan Oğuz Türklerinin[26] Boz-Ok
koluna mensup bir boyunun ismidir.[27]
·
Dodurga boyu Oğuzların Boz-Ok’[28] lar
koluna bağlıdır ve Oğuz Han’ın altı oğlundan biri olan Ay Han’dan çoğaldıkları
kabul edilmektedir. Komşumuz Oğuz boyu Yazır da, Ay Han’ın oğullarındandır. Ay
Han oğullarının İslamiyet öncesi kutsal olarak telakki ettikleri kuş
(ongun) kartaldır. Garkın ve
Avşar boylarının bağlı oldukları Yıldız Han oğullarının kutsal hayvanı da tilkidir.[29] Dodurga
kelimesi sözlüklerde ve tarihi kaynaklarda “Ülke alan, mülk tutan, yerleşip sahip çıkan,
yurt edinen” anlamlarına gelmektedir.[30] Cami-üt Tevarih adlı
eserin yazarı Reşideddin’e göre de “yurt alan, yurt koruyan” anlamına gelmektedir.[31]
Boyumuzun damgası Kaşgarlı’ya göre (۷۸), Reşideddin’e göre (تد),
Yazıcıoğlu’na göre (Л)[32]
biçimindedir. Kaşgarlı Mahmud’un
kaleme aldığı Divan-ı Lügat-it Türk adlı meşhur ilk Türkçe lügatte ilk
defa Dodurga ismi Totırka olarak geçmiştir. [33],[34] Bu
vesileyle diğer Oğuz boylarıyla beraber Türk tarihi ile uğraşanların tamamı
Dodurga ismine aşinadırlar.
7- DODURGA VE YAKIN ÇEVRESİNE VERİLEN AD: “YAKA BUCAĞI” ve ÖZELİKLERİ
Yukarı
Dodurga, Aşağı Dodurga, Yazır ve Gümüş isimli yerleşim birimlerinin bulunduğu yamaçlara
civar köylerde Yaka bucağı denir.[35] Yöreye
bu adın verilmesine, Yaka bucağında yer alan yerleşimlerin, ovanın bitiminde
yükselen yamaçlarda kurulmuş olmaları neden olmuştur. Yaka bucağının, bilhassa Yukarı
ve Aşağı Dodurga’nın civara nam salan belli başlı özellikleri aşağıdadır:
·
19. yüzyıl
başında İran’da yazılan bir eserde, kalabalık bir Dodurga boyunun Türkmen
çölünde (Harezm) dayanıklı koşu atları
yetiştirdikleri kaydedilmektedir.[36] Bugün de
Türkmenistan’da at yetiştiriciliği yaygın bir Türk geleneğidir (Yavuz Bülend
Bakiler’in hazırladığı bir belgeselde Türkmenistan’ın Ahilkelek adıyla anılan meşhur atlarıyla ilgili olarak bilgi verilmiştir.).
Muhtemelen Türkistan’da Dodurgalıların at
yetiştiriciliği konusunda ihtisas sahibi oldukları söylenebilir.
·
Dodurga
ismiyle anılan yerleşim merkezleri, 16. yüzyılda hazırlanan tahrir
defterlerinde 24 olarak verilmiş iken, bu sayı Cumhuriyet döneminde ülke
genelinde 16’[37]ya
inmiştir.
·
Dodurga
adını taşıyan önemli yerleşimlerden hemen hatırımıza gelenlerden birisi
Çorum’un Dodurga ilçesi, diğeri
Osmanlı Devleti’ni Kayı boyuyla birlikte kuran Bilecik-Bozüyük’ün Dodurga nahiyesidir. [38],[39]
Bu nedenle 600 yıllık Osmanlı Cihan Devleti’nin mayasında boyumuz Dodurga’nın da katkısı vardır.
Bu nedenle 600 yıllık Osmanlı Cihan Devleti’nin mayasında boyumuz Dodurga’nın da katkısı vardır.
·
Öncelikle
kasabamız kıbleye bakar. Kuzeye, poyraza kapalıdır. Bu nedenle çevreye göre çok
ılımandır. Zeytin ve Antep fıstığı dahil (hatta 40-50 yıl öncesine kadar pamuk
bile yetiştirilmiş ve dokunmuştur) her türlü meyve ve sebze civarda en evvel
kasabamızda yetiştirilip pazarlara arzedilmektedir. Kasabamızın bu bağlamda tarımda sanayileşmenin yöremizde öncüsü
olacak biçimde sera üretiminin geliştiği bir beldeye dönüşmesi gerekmektedir.
Baklası, salatalığı, domatesi, biberi, karpuzu, elması ile meşhurdur.
Belediyemizin ambleminde de karpuz ve
tütün birlikte yer almaktadır [40].
Örtü altı sebze fidesi ve sebze yetiştiriciliğinin öncüsü kasabamızdır. Bağyanı
ve Bağarası
olarak anılan bahçelerimizde ceviz, yamaçlarda badem bol miktarda yetişir. Top tarhanası, yalnızca
civarda tanınmakla kalmayıp, Almanya’ya kadar ün salmıştır. Kış gecelerinde
kuru üzümle cevizin ve ayrıca top tarhana ile cevizin çay içerken birlikte yenmesi
çok hoş bir damak tadıdır. Bu sebeble kış mevsiminde eve gelen misafirlere
yapılan ikramda genellikle tarhana, ceviz ve kuru üzüm bulundurulur. Mersin (Myrtus communis L.)
kokulu pekmezi de ayrıca kasaba dışında yaşayan bizlerin en çok aradığı kışlık
gıdalar arasındadır.
·
Eşeler
yaylasının davar ve koyun yoğurdu meşhurdur ve Salı günleri kurulan Acıpayam
pazarında Dodurga yoğurdu
namıyla kapışılmaktadır. Bütün Acıpayam ovasında olduğu gibi halkın önemli
geçim kaynaklarından birisi de, eskisi kadar yaygın olmasa da tütün
yetiştiriciliğidir.
·
İstanbul’da
askerliğini yaparken dünya başpehlivanını yenen Ahmed Ali Pehlivan[41],
hem İstanbul’da, hem de bütün Ege’de kasabamızın nam salmış bir yiğididir.
Ahmed Ali Pehlivan ve beraberinde güreşlere katılan 50-60 kişilik Dodurgalı
yağlı güreş ustaları düğünlerde-derneklerde kasabamızın adını Pehlivanlar Diyarı [42] olarak
çevre muhitlere duyurmuşlardır. Arif pehlivan, Ese pehlivan, Fevzi pehlivan,
Ramazan pehlivan, Koca Recep gibi çok sayıda pehlivan kasabamızdan yetişmiştir.[43]
·
Dodurga,
elektrik tesisatı henüz yaygınlaşmadan evvel çevre köylerin akın akın un ve
bulgur öğütmeye geldikleri adı üstünde Değirmenderesi olarak anılan deredeki
çok sayıda su değirmeniyle meşhurdu. Eşeler yaylasından toplanıp gelen
Değirmendere üstünde kurulu Başdeğirmen,
Çatallar değirmeni, Mahmutlar değirmeni, Kanlı değirmen, Aşağı değirmen
v.b. gibi çok sayıda su değirmeni, serin kavak[44] ağaçlarının
altında sayısız misafiri ağırlamış, hatıralara konu olmuştur.
·
Misafirperverliği
ile maruf olan Dodurga halkı un değirmenlerine gelen civar köylerin halkıyla
kaynaşmış, tanışmış, kız alıp vermiş ve sarsılmaz bağlar tesis edilmiştir.
Şimdi ise Değirmendere’nin serin sularında yetiştirilen alabalıkların tadının
farkına varmak isterseniz yine Başdeğirmen’e
bekleriz. Burada hemen taşı gediğine koyalım; yalnızca bizim yöremize has bir
özdeyiş ve hikayesi şu şekildedir:
Dodurgalı bazı sülalelerin yerleşim yeri olan
Garkın çiftliğinde; Temmuz-Ağustos sıcağında güneşin altında ekin biçerken susuzluktan
dudakları kepireyen ve iyice acıkan bir Dodurgalı, doğrulup Malı Dağına dönmüş (Resim 12), Değirmendere’yi
hayal edip kuruyan, kurumsayan dudaklarından;
“Malı Dağı pilav olsa, Garkın Gölü goşaf
olsa, Cin Alilerin[45] koca kavak kaşık olsa!.. Kaşıklasam döksem, kaşıklasam döksem!..” [46]
dizeleri özdeyiş haline
gelip dökülüvermiştir.
·
Alyazmam zeybeğini en güzel şekilde icra eden gençler Dodurgalı
ve Yazırlı gençlerdir. Hele düğünlerde okucuları karşılama esnasında ve
güreşlerde perdah havası olarak çalınan ve erbabınca Dodurgalı
olarak bilinen yol havası, yalnızca Yaka bucağında, Acıpayam ovasında değil,
Burdur ve Antalya’ya kadar Teke yarımadasının batı kesiminde düğünlere gelenlerin
çalınmasını ısrarla istedikleri, kahramanlık, yiğitlik kokan bir halk musikisi
zirvesidir[47].
·
Yine
Ahmed Ali Pehlivanın güreşlerde perdah (peşrev) yaptığı Ağır Cezayir (Cezayeri)
gaydası, düğünlerde kız evinden gelin alırken çalınan Hızlı Cezayir
gaydası yöremize has ve bütün çevrede yaygın olarak icra edilen musiki
şaheserleridir.
·
Yöremizin
halk edebiyatı, sözlü kültür birikimi çok güçlüdür. Günlük Türkçe kullanımına
aktarılmasında fayda gördüğümüz çok sayıda kelime, deyim, ata sözü, türkü ve
maniler yüksek lisans ve doktora öğrencilerinin çalışmalarıyla gün ışığına
çıkartılmayı beklemektedir.[48]
·
Dodurgalılar
çevrede nüktedanlıkları ile tanınırlar. Sözgelimi yaşayan Nasreddin Hoca
diyebileceğimiz Fazıl Hoca bütün Acıpayam ovasında nüktedanlığı ile tanınmaktadır.
·
Dodurgalıların
bir diğer maharetli oldukları meslek dalı yapı ustalığıdır. Civar
köylerde, kasabalarda ve hatta çevre ilçelerde çok sayıda ev yapan
Dodurgalılar, 25-30 yıldır Denizli ve Acıpayam’ da çok sayıda binanın yapımını
üstlenmişlerdir.
·
Yöremize,
kasabamıza has yemek kültürümüz çok zengindir. Bunların bir kısmı turistik
amaçlarla geliştirilmeli ve yalnız yöremizde değil, Denizli ve Antalya’ya kadar
tanıtılıp yaygınlaştırılmalıdır. Bazıları aşağıda verilmiştir: Eşeler
yaylasının davar ve koyun yoğurdu, Etli katmer,[49]
ıspanaklı katmer, yağlı katmer, sütlü sarma, ilibadı sarması, dolma, yahni,
bayram gömbesi (haşhaşlı veya cevizli), ekmek makarnası.
·
Mahalli
kültürümüz de çok zengindir. Bu kültürel zenginliğin bazı örnekleri şöyledir:
·
Yeni
doğan çocuğun şükrü için dağıtılan “gövbet
şekeri”, her yıl Dedeler’de, Kocakavak’ta veya Yumrukaya mevkilerinde yapılan yağmur duaları, gündönümüne yakın
düzenlenen yaylaya çıkma şenlikleri, bebek tuzlama geleneği, Arefe günleri öğle
namazından sonra yapılan toplu duayı takiben gerçekleştirilen mezarlık
ziyaretleri, Camiyanı’nda namazdan sonra yapılan bayramlaşma halkası (Resim
7), Cuma günü Cuma namazından çıkan cemaatle yapılan duadan sonra düğün
evinde düğünü başlatma (düğün tarla),
sağdıç durdurma (Resim 13), gelin avcı ananesi, düğünde düğün evine
bayrak asma, kına gecesi (Resim 8), gelin almaya gidildiğinde
gelin kızı uğurlarken söylenen “gelin
ağlatma havası”[50], karşılaşıldığında muhakkak selamlaşma
ananesi, Camiyanı’ndan, Alan Ortası’ndan veya Harmanyeri’nden yapılan asker
geçirme, hacı uğurlama ve karşılama, asker duası, hacı duası, mevlid duaları
gibi merasimler, yalnızca Dodurga’ya has atasözleri, deyimler ve kelimeler v.b.
Günümüzde, düğünlerde “Keşkek dövme”
adeti terkedilmiştir.
·
Yaka bucağı’nın insanları aynı zamanda dini değerlerine gönülden
bağlıdır. Kasabamız, çok sayıda medrese eğitimi alıp ilim adamı yetiştirmiş
olan büyükleriyle de meşhur olmuştur. Kıraat üstadları Mollalar sülalesinden
Mustafa Efendi, talebesi Ali Hoca ve yetiştirdikleri talebelerin verdikleri
hizmetler kasabamızın çevreye yaptığı en güzel hizmetler arasındadır.
Resim 7: Yukarı Dodurga
Çarşı Camisinde bayramlaşma halkasında bayramlaşma (Said DAĞDAŞ, 1990).
·
Yaylamız Eşeler yaylası, Acıpayam
ovasının en meşhur yaylasıdır. Eşeler Dağı Acıpayam ovasının doğusunu
kuşatmaktadır (Resim 3). Bu yayladan doğan Değirmendere ve Aksu
dereleri Dalaman çayının doğduğu, beslendiği ilk su kaynaklarıdır. Yaylanın
doğusunda Burdur’ un Yeşilova, Karamanlı, Tefenni ilçeleri yer alır. Batısında
da kasabamız başta olmak üzere Yaka
bucağı yer almaktadır. Maden yatakları bakımından zengindir.
Eşeler dağında birinci derecede önem taşıyan yayla ve meralar yer almaktadır.[51] Bir taraftan Salda gölüne uzanan, diğer taraftan 2268 m. yüksekliğindeki Eşeler Dağı-Erenler dorusu [52]-(Akkaya dorusu[53]) (Resim 14) ile yörenin en yüksek dağını bulunduran yaylamızın koyun ve davar yoğurdunun tadına da doyum olmaz. Eşeler Dağı’nın bütün bunlara ilaveten Karaçam ormanları meşhurdur.[54]
Eşeler yaylasının Naldöken tepe, Ercöz (Erceöz) tepe, Serneferler (Kırklar) tepe, Karaçamlık (Akpınar) tepe, Karlık çukuru, Kızlar sivrisi, Yoğunoluk pınarı, Eren gediği, Aktaş gediği arasındaki bölümünde çobanlarımızın kaval sesleri koyun sürülerinin çan seslerine bütün yaz boyunca eşlik etmektedir. 1936 yılında Aşağı Dodurga muhtarlığına bağlı iken ayrılıp muhtarlık olan Bademli’[55]ye Dodurga’dan verilen ve şu anda Bademlililerin yayla olarak kullandıkları Beloluk ve Aktaş’ın “Aktaş gediğinin Beloluk’a uzanan kısmını” da dahil edersek Eşeler yaylamız Değirmendere’nin doğduğu havzanın tamamını kaplamaktadır.
Eşeler dağında birinci derecede önem taşıyan yayla ve meralar yer almaktadır.[51] Bir taraftan Salda gölüne uzanan, diğer taraftan 2268 m. yüksekliğindeki Eşeler Dağı-Erenler dorusu [52]-(Akkaya dorusu[53]) (Resim 14) ile yörenin en yüksek dağını bulunduran yaylamızın koyun ve davar yoğurdunun tadına da doyum olmaz. Eşeler Dağı’nın bütün bunlara ilaveten Karaçam ormanları meşhurdur.[54]
Eşeler yaylasının Naldöken tepe, Ercöz (Erceöz) tepe, Serneferler (Kırklar) tepe, Karaçamlık (Akpınar) tepe, Karlık çukuru, Kızlar sivrisi, Yoğunoluk pınarı, Eren gediği, Aktaş gediği arasındaki bölümünde çobanlarımızın kaval sesleri koyun sürülerinin çan seslerine bütün yaz boyunca eşlik etmektedir. 1936 yılında Aşağı Dodurga muhtarlığına bağlı iken ayrılıp muhtarlık olan Bademli’[55]ye Dodurga’dan verilen ve şu anda Bademlililerin yayla olarak kullandıkları Beloluk ve Aktaş’ın “Aktaş gediğinin Beloluk’a uzanan kısmını” da dahil edersek Eşeler yaylamız Değirmendere’nin doğduğu havzanın tamamını kaplamaktadır.
Resim
8: Kına gecesinde gelin kıza kına yakma anı (1 Ekim 1988).
·
Akdeniz
Bölgesi’nde yer almamız sebebiyle karstik yapıda kireçli araziler yöremizde
yaygındır. Bunun tabii sonucu olarak civarda irili ufaklı çok sayıda in
(≈mağara) bulunmaktadır. Turistik öneme haiz olduğu Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü (MTA) tarafından tesbit edilen ve turizme açılmasına karar verilen inlerden
birinin adı Keloğlanlar İni (Kızlar İni) adıyla
Karadağ’da (Resim 9-11) bulunmaktadır (Anonim,
2000).
·
Nadide
sarkıt ve dikitleriyle emsalsiz güzellikler sunan inlerimiz yerli ve yabancı
misafirlerini beklemektedir. 2000 yılı sonunda TRT tarafından kasabamızda bu nedenlerle
çekimler gerçekleştirilmiş ve kasabamız ülkeye tanıtılmıştır. Ayrıca Aslanli İni[56] de, üniversite ve Denizli Kültür
Müdürlüğünün ortaklaşa çalışma yapacakları inler arasına dahil edilmiştir.
·
Her
yıl gündönümünden önce kasabamızda yaylaya çıkış günü belirlenir. Köy sığırı
ile davar- koyun sürüleri ve çadır kuracak aileler aynı gün hep beraber Eşeler
yaylasına çıkar. Yaylada eğlenceler düzenlenir. Gündönümüne yakın tarihlerde
(Haziran’ın üçüncü haftası içerisinde) “YAYLAYA ÇIKMA” geleneğimiz süregelmektedir.
Bu geleneğimizin ileride; kasabamızı tanıtıcı, çevre halkını birbirleriyle kaynaştırıcı v.b. güzel amaçlara hizmet etmesi için kapsamlı bir festivale dönüştürülmesini öneriyorum.
Bu geleneğimizin ileride; kasabamızı tanıtıcı, çevre halkını birbirleriyle kaynaştırıcı v.b. güzel amaçlara hizmet etmesi için kapsamlı bir festivale dönüştürülmesini öneriyorum.
·
Zaman
olanca hızıyla akıp gidiyor. Yalnız akıp gitmekle kalmıyor, şartları da
tamamiyle değiştiriyor. Eşeler yaylasının Çat
Boğazı’nda DSİ (Devlet Su İşleri) tarafından yapılmasına karar verilen EŞELER
BARAJI hem Acıpayam ovasını dört koldan sulayacak, hem de yalnız
kasabamız ve Yaka bucağının değil, nüfusu yarım milyonu aşan Denizli şehrimizin
içme suyu ihtiyacını karşılayacak; elektrik üretimi de gerçekleştirilecektir.
Çünkü baraj havzasında hiçbir yerleşim yeri, kirletici unsur bulunmamaktadır.
Hatta bu barajın Dodurga’da kurulacak bir kooperatif vasıtasıyla işletilerek gelirinin kasabamıza aktarılması da hesaba katılmalıdır.[57] Buna dayalı olarak Dodurga’nın yerleşim alanı da giderek genişleyerek yakında Karadağ’ın Banraz[58] Burnu’na dayanacaktır.
Hatta bu barajın Dodurga’da kurulacak bir kooperatif vasıtasıyla işletilerek gelirinin kasabamıza aktarılması da hesaba katılmalıdır.[57] Buna dayalı olarak Dodurga’nın yerleşim alanı da giderek genişleyerek yakında Karadağ’ın Banraz[58] Burnu’na dayanacaktır.
Resim
9: Dodurga-Keloğlanlar-Kızlar ininin[59]
görünümü - I (Anonim,2009a, http://www.dodurgalar.net/,15.1.
2009).
·
Bu doğrultuda Dodurga’da seracılık, meyvecilik, tekstil meslek yüksek
okulu benzeri bir yüksek okul açılması için girişimlerde bulunulmalıdır. Bilindiği üzere Denizli’mizin bazı
kasabaları tek başlarına ticaretin herhangi bir yönü ile meşhur olmuşlardır.
Söz gelişi Yatağan halkı bıçakçılıkta, Yeşilyuva halkı ayakkabıcılıkta, Kızılcabölüklüler, Buldanlılar, Babadağlılar dokumacılıkta, Honazlılar kiraz ve domates yetiştirciliğinde meşhurdurlar. Dodurgalılar da seracılıkta meşhur olagelmişlerdir. Bu nedenle bir yüksek okula sahip olma hakları vardır.
Söz gelişi Yatağan halkı bıçakçılıkta, Yeşilyuva halkı ayakkabıcılıkta, Kızılcabölüklüler, Buldanlılar, Babadağlılar dokumacılıkta, Honazlılar kiraz ve domates yetiştirciliğinde meşhurdurlar. Dodurgalılar da seracılıkta meşhur olagelmişlerdir. Bu nedenle bir yüksek okula sahip olma hakları vardır.
Resim
10: Dodurga-Keloğlanlar-Kızlar ininin[60]
görünümü - II
(Anonim, 2009a http://www.dodurgalar.net/,
15.1. 2009).
Resim 11: Dodurga-Keloğlanlar
Mağarasından yeni bir kare (Osman Ünlü, 31.1.2017).
Tablo 1: Türkiye’de mevcut, Dodurga adını taşıyan yerleşim
birimleri listesi ve nüfus hareketleri (1935-2008)
Sıra Nu:
|
Yerleşim
Yerinin İsmi
|
Mevcut İdari Teşkilat
|
İli
|
İlçesi
|
Rakım (m)
|
Nüfusun Dönemlere Göre
Değişim Seyri
|
|||||
1990[64]
|
2000[65]
|
2008[66]
|
|||||||||
1.
|
DODURGA [67]
|
İlçe
|
Çorum
|
Dodurga
|
590
|
1204
|
2062
|
3395
|
3974
|
3431
|
3240
|
2.
|
Belediye
|
Bilecik
|
Bozüyük
|
1121
|
1506
|
2173
|
2105
|
2768
|
2847
|
2555
|
|
3.
|
Dodurgalar [69]
|
Belediye[70]
|
Denizli
|
Acıpayam
|
970-1000
|
1147[71]
|
1704 [72]
|
2 212
|
2 633 [73]
|
2403
|
2050
|
4.
|
Dodurga
|
Belediye
|
Çankırı
|
Orta [74]
|
1392
|
1010
|
1556
|
860
|
2683
|
2881
|
1319
|
5.
|
Dodurga
|
Köy
|
Çankırı
|
Çerkeş
|
950
|
80
|
140
|
68
|
32
|
42
|
23
|
6.
|
Dodurga[75]
|
Köy
|
Afyon
|
Sandıklı
|
988
|
223
|
374
|
436
|
430
|
358
|
288
|
7.
|
Dodurga [76]
|
Köy
|
Ankara
|
Yenimahalle
|
1025
|
337
|
359
|
414
|
366
|
922
|
----[77]
|
8.
|
Dodurga
|
Köy
|
Bolu[78]
|
Merkez
|
791
|
113
|
147
|
898
|
284
|
627
|
----
|
9.
|
Dodurga
|
Köy
|
Bolu
|
Mudurnu
|
1100
|
162
|
215
|
173
|
178
|
155
|
141
|
10.
|
Dodurga[79]
|
Köy
|
Muğla
|
Fethiye (Eşen Nahiye M.)
|
850
|
808
|
825
|
798
|
715
|
512
|
644
|
11.
|
Dodurga[80]
|
Köy
|
Sinop
|
Boyabat
|
450
|
274
|
436
|
445
|
377
|
290
|
190
|
12.
|
Dodurga
|
Köy
|
Tokat
|
1130
|
408
|
540
|
461
|
352
|
228
|
143
|
|
13.
|
Dodurga[82]
|
Köy
|
Bartın
|
Ulus
|
260
|
285
|
459
|
640
|
505
|
316
|
272
|
14.
|
Yenidodurga
(Küçük Dodurga)
|
Köy
|
Bilecik
|
Bozüyük
|
971
|
269
|
398
|
321
|
167
|
116
|
74
|
15.
|
Köy
|
Sivas
|
Zara
|
1310
|
731
|
807
|
537
|
323
|
275
|
162
|
|
16.
|
Hacıömerler
(Dodurga)
[84]
|
Köy[85]
|
Balıkesir
|
Dursunbey
|
680
|
232
|
289
|
367
|
338
|
412
|
413
|
8- OSMANLI TAHRİR DEFTERLERİNDE DODURGA HAKKINDAKİ BAZI KAYITLAR
Vakıflar Genel Müdürlüğü
- Hurufat Defterleri üzerinde Tuncer BAYKARA’nın yaptığı arşiv araştırmaları
neticesinde; özellikle 1307/1892 Salname Yıllıklarının bilgi bakımından hayli
mufassal olduğu ve bütün köylerin nüfuslarının da bulunduğu belirtilir.
Karaağaç kazasındaki hemen hemen bütün köylerin 1870 ve 1890 yıllarına ait iki
ayrı dönemdeki nüfuslarının bu salnamelerden öğrenilebileceği bilgisine ayrıca
yer verilmektedir (Baykara, 2003). Dodurga hakkındaki bazı
salname örnekleri ve açıklamaları aşağıda sunulmuştur:
Eylül 1703 ile Mayıs 1712 tarihli kayıtlarda;
Şehr-i Cemaziyelevvel 1115 (Eylül
1703):
* Karaağac-ı Gölhisar''da; TOTURGA
nam karyede, Ahmed Mescidinde nim akça ile İmam İshak feragat Molla Yunus'a be
arz ı Kadı inayet.
Şehr-i Şevval 1117 (Ocak 1706=16.I-13.II.):
* Karaağac-ı Gölhisar'da TOTURGA
karyesinde Karaman Bey Camiinde bir akça ile hatib Mustafa ref'inden Halil'e
be-arz-ı Kadı inayet,
Şehr-i Şaban 1118 / Kasım 1706:
* Karaağac-ı Gölhisar'da TOTURGA nam karyede Bey Camiinde bir akça ile Hatib Mehmed Ali üzerinden Halil almagla be-arz-ı Kadı inayeten ibka.
Şehr-i Rebiülahir 1124 /Mayıs 1712:
Şehr-i Cemaziyelahir?.
* Karaağac-ı Gölhisar'da, Toturga nam karyede Karaman Bey Camiinde aşirhan kimse de olmayub nim akça ile Ahmed'e inayet,
* Karaağac-ı Gölhisar'da, Todurga nam karyede Karaman Bey Camiinde müezzin olmayub bir akça ile inayet…” denilerek;
·
1700’lü
yıllarda Dodurga yerine Toturga yazılışının kullanıldığı,
·
Dodurga’da
Ahmed Bey Mescidi, Karaman Bey Camii ve Bey Camii’nin bulunduğu,
·
Muhtemelen
merkezi bir konumda bulunması ve Bey Camii Olması hasebiyle “Karaman Bey
Camiinde” hem müezzin, hem de aşirhan görevlendirildiği,.. bilgilerine
ulaşılmaktadır.
9- DODURGA’NIN KONUK ODALARI HAKKINDA KISA BİLGİ
Misafirperverliği
ile tanınan Dodurga’da, misafir ağırlama mekanı olarak da tarif edilen çok
sayıda vakfedilen “Oda” bulunmakta idi… Günümüzde ise, işlevleri kalmadığı için
satılmışlar ve yerlerine satın alanlar tarafından yeni binalar-evler yapılmış
ve/veya mescid ya da cami yapılmıştır. Odaların büyük çoğunluğu 1960'lı yıllara kadar, hatta
bazıları 1980'li yılların sonuna kadar hizmet vermişlerdir. Odaların bazı özellikleri şunlardır:
- Odalar "tek saray" idi... Altına
mal bağlanır, üstünde kalınırdı. Hayır yapmayı çok sevenler; gelen misafirlere
birer kase çorba-yemek verirlerdi. Gelen misafirler, mallarını yemlemek için
torba torba saman dererlerdi komşulardan (1341'li F. Dağdaş'dan naklen Said Dağdaş,
20.07.2002)...
Ali Vehbi de altta verdiği bilgi demetinde, Dodurga’daki üç önemli odanın
ismine yer vermiştir: “Kazamızda misafir
odası sahiplerine (Hanedan) derler. Hane sahibi mutlak hayır sahibi demektir…
Her misafir odası leylî ve meccanî birer handır. Misafirleri her türlü esbabı
istirahatları temin edildiği halde aslâ ücret alınmaz. Hatta yemlik arpa
tedariki gibi bedeli verilmesi lâzım gelen şeylerden dahi para alınmaz…
Misafirperverlik mefkûresini bir aşk halinde yaşatan meşhur ve ünlü
hânedanlarımızdan bazılarının isimlerini söyleyebilirim: “… Acıpayamlı Kirli
oğlu Ahmed Ağa, Darıverenli Abdurrahman Ağa, Dodurgalı Hacı Mehmed Ağa, Kadir
Ağa, Demirci Molla Hüseyin,..”” (Ali Vehbi, 1951, s. 57, 58). Altta temin ettiğimiz bilgilerde,
Kadir Ağa Odası hakkında bilgi edinilememiştir.
1- HACI MEHMED AĞA ODASI: İdarecileri: Hacı Mehmed Ağa ve oğlu Numan (Ali Vehbi, 1951, s.
344),
2- TATARLAR (DEMİRCİLER)
ODASI: İdarecileri: Hacı
Süleyman oğlu Molla Hüseyin ve oğulları İsmail ve Sadık (Ali Vehbi, 1951, s.
344). “Elif Ninemin kardeşi olan
Buhurcuların öldürdüğü Molla Hüseyin yaptırmış...” (F. Dağdaş'dan naklen S.
Dağdaş, 20.7.2002),
3- MISIRLI ODASI: İdarecileri: Arap Hacı Mehmed
ve oğlu Ömer (Ali Vehbi, 1951, s. 344),
4- DIĞANLAR ODASI: Çayırlık Mevkiindedir. "Müftülerin Mustafa'nın ev yaptığı yer.
Nezire'nin Salih Dayın 10-15 sene kaldı son deminde..." (1341'li F.
Dağdaş'dan naklen Said Dağdaş, 20.07.2002).
5- TANISKALAR ODASI: İdarecileri: Hacı Tanıska ve oğlu Hacı Mehmed
(1306’lı Çanakkale Gazisi),
6- AĞALAR ODASI: Ali Vehbi eserinde Kadir Ağa’dan da (Ali Vehbi, 1951,
s. 58) bahsetmiştir. Ancak “Dodurga” başlığı altında Ağalar Odası hakkında
bilgi vermemiştir (Ali Vehbi, 1951, s. 344).
7- HACILAR ODASI: “Hacıoğlu
kızı Ayşe ninenin oğlu Hidayet Dayının yeni evinin olduğu yerdeydi…” (F. Dağdaş'dan naklen S. Dağdaş, 20.7.2002),
Not: Hacıoğlu kızı, Hacı Hatiplerin Said
Hoca’nın ikinci eşi olan Ayşe ninemizin anasıdır.
8-
CINGILLAR ODASI: “Medresenin
olduğu yerdeydi. Kalaycılar-satıcılar gelir, kalırdı...” (F. Dağdaş'dan
naklen S. Dağdaş, 20.7.2002),
9-
HACI AĞALAR ODASI: “Hacı Ağaların
eski evinin yola bakan tarafı…” (F. Dağdaş'dan naklen S. Dağdaş,
20.7.2002),
10-
MOLLA HASANLAR ODASI (Azizim Ahmed
dayının oğlu İsmet'in ev yaptığı yerdeydi. Az çalıştı...)
11-
MOLLALAR MESCİDİ (Mescid Odası): “Hem Oda, hem
de Mescid idi. Bir odasında misafir kalırdı, diğerinde namaz kılınırdı...” (1341'li F. Dağdaş'dan naklen Said Dağdaş,
20.07.2002)…
Mollalar Mescidi/Odası, 1987 yılında tamamen “Cami”ye çevrilmiştir. Yaptıran sülalenin adı ile anılmaktadır.
Günümüzde, “Mollalar Camii” adı ile anılan kadrolu bir camidir.
Dodurga’da
dört cami ve bir Kur’an-ı Kerim Kursu hizmet vermektedir:
a) Çarşı
Camii (Yukarı Dodurga’nın merkezinde, Cami Yanı Mevkiinde
olup, Çarşı Mahallesindedir.),
b)
Tuzluk Camii (Değirmenderesi-Muza
Mahallesi yolu üzerinde olup, Tuzluk Mahallesindedir.),
c)
Mollalar Camii (Arıkbaşı Mevkiinde olup, Çarşı Mahallesindedir.) ve
d)
Aşağı Dodurga Camii (Aşağı Mahalle’dedir.)…
e) Kur’an-ı Kerim Kursu (Çarşı Mahallesindeki mescidin
sınıfa dönüştürülmesi ile yeniden hizmete alınmıştır).
Dodurga’da ilkokul ve ortaokul bulunmaktadır.
Not. Türk Yurdu dergisinin 172.
sayısında, (DAĞDAŞ, S., ve DAĞDAŞ, F. B., 2001: Denizli-Acıpayam-Dodurgalar Kasabasının Tarihçesi ve Bugünkü
Durumu, Türk Yurdu, Evren
Yayıncılık, Cilt: 21 (53), Sayı: 172 (533), Ankara, s. 42-49, 64 s.) adıyla yayımlanan makalede, bazı gerekli
güncellemeler yapılmıştır.
Makalenin güncel sürümü, 2018 yılında
Türk Boyları Dergisinin Mayıs ve Haziran aylarında yeniden yayımlanmıştır.
Makalenin güncel sürümü, 2018 yılında
Türk Boyları Dergisinin Mayıs ve Haziran aylarında yeniden yayımlanmıştır.
10- KAYNAKÇA
Anonim, Türk Ansiklopedisi, Cilt XIII, Milli
Eğitim Basımevi.
Anonim, Yurt Ansiklopedisi, Türkiye, İl İl: Dünü,
Bugünü, Yarını, Denizli.
Anonim,
1935, Genel Nüfus Sayımı, Kat’i ve Mufassal
Neticeler-İdari Taksimat İtibarile Nüfus Miktarı, 20 Ekim
(İlkteşrin) 1935, T.C. Başbakanlık İstatistik Genel Direktörlüğü, Neşriyat
Sayısı: 75, Ankara.
Anonim,
1940, Genel Nüfus Sayımı- Vilayetler,
Kazalar, Nahiyeler ve Köyler İtibarile Nüfus ve Yüzey Ölçü, 20 İlkteşrin 1940,
Ankara, Yayın Nu.: 158, 680 s.
Anonim,
1945a, Genel Nüfus Sayımı- İl, İlçe, Bucak
ve Muhtarlıklar İtibarile Nüfus Miktarı ve Yüzey Ölçü, 22 Ekim 1950,
Türkiye Cumhuriyeti Başvekalet İstatistik Umum Müdürlüğü, Neşriyat Sayısı: 75,
Ankara, 649 s.
Anonim,
1950, Umumî Nüfus Sayımı- Vilayet, Kaza, Nahiye ve Köyler
İtibariyle Nüfus,
20 İlkteşrin 1940, Ankara, Neşriyat No: 359, 395 s, 15 Kasım 1954.
Anonim,
1960, Genel Nüfus Sayımı, İlçe, Bucak ve Köyler İtibariyle Nüfus,
23
Ekim 1960, T.C. Başbakanlık Devlet İstatistik Enstitüsü Yayın Nu: 444, Yayın
Tarihi: 1963, D.İ.E. Matbaası, Ankara, 601 s.
Anonim, 1945, İslam Ansiklopedisi, 9. ve 10. Cilt,
MEB Yayınevi, İstanbul.
Anonim, 1953, Encyclopedia Britannica, Volume 7,
Chicago, Toronto, London, Printed in Britain.
Anonim, 1955, The Encyclopedia Americana, The
International Reference Work, New York, Chicago, Washington D.C., Printed in
the U.S.A..
Anonim, 1960, Genel Nüfus
Sayımı, İlçe, Bucak ve Köyler İtibariyle Nüfus, 23 Ekim 1960,
T.C. Başbakanlık Devlet İstatistik Enstitüsü Yayın Nu: 444, Yayın Tarihi: 1963,
D.İ.E. Matbaası, Ankara, 601 s.
Anonim, 1980, Genel Nüfus
Sayımı, İdari Bölünüş, 12.10.1980, D.İ.E. Yayın Nu: 954,
Yayın Tarihi: 10.09.1981, D.İ.E. Matbaası, Ankara.
Anonim, 1990 a, Genel Nüfus
Sayımı, İdari Bölünüş, 1990, D.İ.E. Yayın Nu: 1457,
Yayın Tarihi: 25.04.1991, D.İ.E. Matbaası, Ankara.
Anonim, 1990 b, Meydan Larousse, Büyük Lügat ve Ansiklopedi, Meydan Yayınevi, İstanbul.
Anonim, 1992, Meydan Larousse, Büyük Larousse Sözlük ve Ansiklopedisi, 7. Cilt, Milliyet
Gazetecilik, İstanbul.
Anonim, 1994, Ana Britannica, Genel Kültür Ansiklopedisi.
Anonim, 1996, “Köylü
elektriğini üretti”, (11 Kasım 1996), Sabah Gazetesi.
Anonim, 1997 a, Genel Nüfus
Tesbiti, İdari Bölünüş, 1997, D.İ.E. Yayın Nu: 2281,
Yayın Tarihi: Eylül 1999, D.İ.E. Matbaası, Ankara.
Anonim, 1997 b, 01.08.1997 tarih ve 23067 sayılı
Resmi Gazete.
Anonim, 1997 c, Merkezi
Yerleşim Yerlerini yeniden tesbit eden, 25.04.1997 tarih ve 22971 sayılı Resmi
Gazete’de yayımlanan Bakanlar Kurulu Kararı, 138 s.
Anonim, 1999, Genel Nüfus
Tesbiti, İdari Bölünüş, “Population Count, Administrative
Division”, 1997, T. C. Başbakanlık D.İ.E. Yayın Nu: 2281, Yayın Tarihi: Eylül
1999, D.İ.E. Matbaası, Ankara.
Anonim, 2000, Denizli İl
Kültür Müdürlüğünün 30.03.2000 tarihinde Said DAĞDAŞ’a gönderdiği 23.03.2000
tarihli rapor.
Anonim, 2001 a, Aylık Coğrafya
ve Keşif Dergisi ATLAS, DBR Yayıncılık, İstanbul, Ağustos 2001, 162 s.
Anonim, 2001 b, Güneşin Ülkesi
LYKIA Gezi Rehberi, Aylık Coğrafya ve Keşif Dergisi ATLAS, DBR
Yayıncılık, İstanbul, Ağustos 2001, 35 s.
Anonim, 2002, http://www.denizli.gen.tr/
Anonim, 2007, http://tr.wikipedia.org/wiki/Dodurga,_%C3%87orum
Anonim, 2007 b, Adrese Dayalı
Nüfus Kayıt Sistemi (ADNKS) 2007 Nüfus Sayımı Sonuçları.
Anonim, 2008 a, 6.2.2008 tarih ve 26779 sayılı Resmi Gazete.
Anonim, 2008 b, Sivas ilçeleri. http://www.tepehankoyu.com/index.php?pid=14
(İlk ziyaret tarihi: 30 Ekim 2008).
Anonim, 2009b, Adrese Dayalı Nüfus Kayıt
Sistemi (ADNKS) Nüfus Sayımı Sonuçları. (http://tuikapp.tuik.gov.tr/adnksdagitapp/adnks.zul
(İlk Ziyaret Tarihi. 26.01.2009).
Anonim, 2009c, Dodurgalar Keloğlan Cave. (http://www.trekearth.com/gallery/Middle_East/Turkey/photo682587.htm) (İlk
Ziyaret Tarihi. 31.01.2009).
Anonim, 2012, On Dört İlde Büyükşehir Belediyesi ve Yirmi
Yedi Ilçe Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun. 6360 sayılı, 6 Aralık 2012 tarih ve
28489 sayılı Resmi Gazete
Anonim, 2018, Turizme Açık Mağaralar. http://yigm.kulturturizm.gov.tr/TR,10336/turizme-acik-magaralar.html
(8.2.2018).
Azak, Gürbüz, Dodurgalı, Türkiye Gazetesi, s. 2.
Azak,
Gürbüz, 2005, “Denizlili Güreşçiler ve
Efsane Pehlivan Dodurgalı”, Türk Dünyası-Tarih, Sayı: 222, Haziran 2005, s. 13-15 (http://www.tdkkitaplik.org.tr/kutup/turkdunyasitarih222.html)
Battuta, İ., 1355: “Battuta
Seyahatnamesinin Türkiye Bölümü”, s. 201-236, Tuhfetûn Nûzzâr fî Garâibi’l Emsâr ve’l Acâibi’l Esfâr (Büyük Dünya Seyahatnamesi-2005). Baskı
Cilt: İmaj İç ve Dış Ticaret A. Ş., Yeni Şafak Gazetesi, İstanbul, 512 s.
Baykara,
T., 2003, Acıpayam Arastırmaları Üzerine Düşünceler.
Begliyev, Ağa Niyazi (Beyoğlu, Ağacan), 2000, Türkmen Boylarının Tarih ve Etnoğrafyası (Doktora Tezi), Mor Ajans, İstanbul, 965 s.
Çantay, H. B., 1993, Kur’ân-ı Hakîm
ve Meâli Kerîm, Neşre Hazırlayan: M. A. Yekta Saraç, Tedkik:
Emin Saraç, Milli Gazete, Risale Basın Yayın Ltd. Şt., İstanbul.
Dağdaş, S., ve Ünlü, O., 2007: Salda Gölü Turizm Merkezi ve Kullanım Planlaması. Göller Yöresi Sempozyumu. Isparta.
Dağdaş, S., Ay, M., ve Dağdaş, A., 2005: Denizli–Acıpayam-Dodurgalar Kasabası ve Yakın Çevresinin Turizm
Potansiyeli (Keloğlan Mağarası Örneği) / Tourism
Potential of Dodurgalar Town (Acıpayam District of Denizli Province) and Its
Surrounding Area (Keloğlan Cave Example). Ulusal Mağara Günleri Sempozyumu ”National Cave Days Symposium” (24-26
HAZİRAN 2005)-KONYA-Beyşehir-Derebucak, Editör: Prof. Dr. İrfan ALBAYRAK,
Baskı: MedyaKom Tanıtım Organizasyon Ltd. Şti., Ankara, s. 255-273, 310 s.
Dağdaş, S., ve Dağdaş, F. B., 2001:
Denizli-Acıpayam-Dodurgalar Kasabasının Tarihçesi ve Bugünkü Durumu, Türk
Yurdu, Evren Yayıncılık, Cilt: 21 (53), Sayı: 172 (533), Ankara, s. 42-49, 64
s.)
Göde, K., 1997, ‘Anadolu’nun
vatanlaşmasında Myrokephalon zaferinin yeri ve önemi’, “Myrokephalon Savaşı” I. ve II. Sempozyum Bildirileri, Çivril Bel.
Kültür Hizmetleri Yayın Nu: 1, Basım Ajans Matbaası, Denizli, Ağustos 1997.
Halaçoğlu, A., 1997, ‘Myrokephalon
Savaşı’nın Önemli Sonuçları ve Yeri Meselesi’,
“Myrokephalon Savaşı” I. ve II. Sempozyum Bildirileri, Çivril Bel. Kültür
Hizmetleri Yayın Nu: 1, Basım Ajans Matbaası, Denizli, Ağustos 1997.
Kaptan, Ş. T., 1993, Gönül
Sultanları Denizli’de, Denizli.
Lafçı, Ali, 2000, Demiryurt
(Tödürge) Köyü Rehberi, Hazırlayan: Ali Lafçı, Azer Ofset, Eylül 2000,
İstanbul, 95 s.
Sayhan, Münir, 1997, ‘Neden Kufi Çayı
Vadisi’, “Myrokephalon Savaşı” I. ve II. Sempozyum
Bildirileri, Çivril Belediyesi Kültür Hizmetleri Yayın Nu: 1, Basım Ajans
Matbaası, Denizli, Ağustos 1997.
Sevim, Ali, 1988, Türklerin
Anadolu’ya Gelişleri, (Ağustos 1988), Türk Dili, Aylık Dil Dergisi,
TDK Dergisi, Sayı:440.
Sönmez, F., 1986: “Tarih’te Dodurga”, Türk Kültürü Dergisi, Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü, Sayı: 274
(Şubat 1986), s. 19-31 (93-105), 67 s.
Sümer, F., 1992, Oğuzlar
(Türkmenler)- Tarihleri,-Boy Teşkilatı-Destanları, Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı, İstanbul.
Toker, T., 1967, Denizli Tarihi, 193 s.
Turan, O., 1981, Türk Cihan
Hakimiyeti Mefkuresi Tarih, Cilt I-II, Nakışlar
Yayınevi, İstanbul, 646 s.
Turfan, K., 1997, ‘Myrokephalon
savaşı üzerine yeni görüşlerimiz ve Anadolu’nun bir Türk vatanı oluşu’, “Myrokephalon Savaşı” I. ve II. Sempozyum Bildirileri, Çivril Bel. Kültür
Hizmetleri Yayın Nu: 1, Basım Ajans Matb., Denizli.
Vehbi, Ali, 1331, ACIPAYAM -
Garbikaraağaç Halkının Asırlık Tarihçesi ve Köylerimize Serpilen Maarif
Işığının Temeli Yüreğil’de Nasıl Kuruldu, Yazarı:
Yüreğil Muallimi Ali Vehbi (1331), Çankaya Matbaası, 1951, 366s.
Yılmaz, A., 1997, 19. yy. ilk
yarısında Yabanabad kazası sosyal ve iktisadi durumu. (Yüksek lisans tezi), Ankara, 586 s.
Umar, B., 1990, Myrokephalon
Savaşının Yeri: Çivril Yakınında Kufi Çayı Vadisi, Belleten, Cilt: 54, Nisan 1990, Nu.: 209, s. 99-116.
Umar, B., 1997, ‘İkinci
Myrokephalon sempozyumuna katkı’, “Myrokephalon
Savaşı” I. ve II. Sempozyum Bildirileri, Çivril Belediyesi Kültür Hizmetleri
Yayın Nu: 1, Basım Ajans Matbaası, Denizli, Ağustos 1997, s. 51-56.
Umar, B., 1998, Türkiye Halkının Ortaçağ Tarihi,
İnkilâp Kitapevi, İstanbul, 434 s.
Büyük çoğunluğu yöremize, Dodurga’ya
has seçilmiş bazı atasözleri demeti aşağıda verilmiştir:
Aç yatan, dinç
kalkar! (1949’lu Dodurgalı H.Ay’dan naklen Said Dağdaş).
|
Gece atıştırmanın zararlı olduğunu vurgulayan bir atasözü.
|
Ad ver dost ol!
Kız ver, hasım ol! (F. Dağdaş’dan naklen, 16.2.1986).
|
Hısım-akraba arası
olumlu veya olumsuzlukların kaynağı vurgulanır.
|
Ağalık vermekle,
yiğitlik vurmakla! (1929’lu M.Baz’dan naklen 9.1.2006).
|
Veren el ve attığını vuran yiğit övülmektedir.
|
At, atın önüne
geçmiş de, yiğit yiğidin önüne geçmemiş!:
|
Yiğitliğin kuralı hatırlatılmaktadır (M. Baz’dan naklen, 12.7.2008).
|
Ayağı almadık
taş, başa gelmedik iş olmaz!
(F. Dağdaş, Kasım 1982):
|
İnsanoğlunun başına ne geleceği bilinmez
anlamında.
|
Baban kim
demişler katıra! At, dayım demiş! (Dodurgalı,
1929 doğumlu Mehmed Baz'dan naklen Said Dağdaş, 8 Ağustos 2013):
|
Kendini küçük düşürme ihtimali olan olay / soru karşısında izlenen
kaçamak yolu tarif için kullanılır.
|
Bel evladından,
el evladı yeğdir! (Dodurgalı Hacı Kamil
Mak’dan nakleden yeğeni Fatmana Dağdaş’dan naklen Said Dağdaş, 21.2.1987):
|
Sadece kız
evlatları olan bir kişinin değerlendirmesine dayanak olan atasözü.
|
Beşik
çirkini! Mahalle güzeli! (1955’li, Dodurgalı
Gülsüm Baz, 1.2.2015).
|
Daha yeni doğan
çocuk hakkında konuşmak erkendir anlamında.
|
Beşikte de var,
eşikte de!.. (Dodurgalı Mehmed Baz’dan
naklen, 1.7.2005).
|
Ölüm her an kapıyı çalar anlamında kalıcı uyarı.
|
Böğürtlen
büyüye büyüye boy aldım sanmış, süprüntüyü yığmışlar dağ oldum sanmış, Türk
ata binmiş bey oldum sanmış (Fatmana
Dağdaş, 09.1983):
|
50-60 sene öncesine kadar köylerde “ağalık”
düzeni varken ağa ve sülalesi dışındaki halka Türk denilmekte imiş. Ağalara
atfen söylenmiş olan bu sözde, halk hakir görülmektedir (F. Dağdaş’dan alınan bilgi). Bugün böyle bir yaklaşım
artık yoktur.
|
Çaydan geçip
çipildende boğulma! (F. Dağdaş):
|
İşin zor tarafını
halledip kolaylayınca, beceriksizlik gösterme!
|
Çok
koyunun, çok kuzusu olur! (Fatmana
Dağdaş'dan naklen, 02.1987).
|
“Kaba
ardıcın gürlemesi dal ile!” atasözüne yakın anlamda.
|
Çok laf,
Kur'an'da yakışır! (1936'lı Gülizar Baz'dan, 16 Ekim 2013):
|
Lafın çoğunu eleştiren
bir atasözü. "Keçinin tahtaya sıçtığı gibi durmadan konuşuyorsun. Çok
laf Kur'an'da yakışır derler! Sus artık!"
|
Damattan
intikam alınmaz! (1929'lu M. Baz'dan naklen, 7.2.2013):
|
"Meşhur
atasözü: Damattan intikam alınmaz!.."
|
Deniz ateş alır
mı? - Alır!.. (1341’li Fatmana Dağdaş’dan naklen, 1980).
|
Hiç umulmadık iş/olay gerçekleşebilir. Daima tedbirli olmak esastır.
|
Denizin
yanında kuyu kazılmaz! (M.
Baz, 1929 doğumlu, 23.7.2010).
|
Bolca kaynak varken, yeni kaynak aramak anlamsızdır.
|
Deve,
devenin ötüşünden bilir! (M.
Baz, 1929 doğumlu, 26.7.2003).
|
İnsan, insan sarrafıdır. Birbirini tanır
anlamında.
|
Devenin üstünde
kuduz dalar mı? Dalar! (Mehmed Baz, 11.07.2011):
|
“Devenin üstünde
kuduz dalar mı? Dalar! Minarenin üstünde bile dalar! (1341'li F.Dağdaş ve
1929'lu M.Baz'dan naklen, 11.07.2011). “Deniz
ateş alır mı? Alır!..” atasözü ile benzer anlamda.
|
Dünya,
nizaya değmez! (Ziya Huz’dan naklen Said
Dağdaş, 2.2.2015):
|
Fani dünyada kavgaya gerek yoktur anlamında.
|
El
gücü, sel gücü!.. (Orman mühendisi, İran’ın Şarki
Azerbaycan Eyaletinden Selahaddin Kusekenani, 6 Haziran 1999, Beyşehir):
|
Birlikten, yardımlaşmaktan kuvvet doğar, sonuca
ulaşılır anlamında.
|
Eldeki
göynek, eskimez!
|
(1341’li F. Dağdaş’dan naklen Said Dağdaş, 21
Şubat 1987).
|
Gelişe göre
varış, tarhanaya bulgur salış! (F.Dağdaş'dan naklen 02.1980):
|
İnsanlar arası ilişkilerde
mütekabiliyet kuralı esastır anlamında.
|
Güzellerde
hüner olsa, çamlarda künar olurdu! (F.
Dağdaş, 29.06.2002):
|
Hüner, zenginliktir. “Künar”, fıstıkçamı
tohumudur ve çok değerlidir..
|
Her
akıl bir olsa, dağdaki davara çoban bulunmaz!
|
(Dodurgalı Ganime
Ay’dan naklen Said Dağdaş, 9.2.2013).
|
İnsana
dayansan, ölür!Ağaca dayansan, kurur!Salıverdim koca Allah’a!
|
Yalnızca Allah’a dayanılır! (F. Dağdaş’dan
naklen, Kasım1982).
|
İşkilli
yürek büngülder! (S. Ünlü’den naklen 1962’li
Osman Ünlü, 1987).
|
Endişeli olan, korkuludur. Meraklıdır anlamında.
|
İt de bahara
çıkar ki, zemheride ne çektiğini Allah bilir?
|
(Erzurum atasözüdür. Artvin-Şavşat-Karaağaç köyünden Orman Mühendisi
Özgen Dursun’dan naklen Said Dağdaş, 21.11.2017).
|
Kara
gün kararıp kalsa, ağlayanlar gülmez imiş! (F.
Dağdaş'dan naklen):
|
Umut
aşılayan bir atasözümüzdür. “Kara gün kararıp kalmaz! Bunalan
darda kalmaz!” (Fakir Baykurt’un Yılanların Öcü filminden
naklen, 23.12.2017;17:45).
|
Karı
kayınına, para koynuna.... (F. Dağdaş, Eylül
1983)!:
|
Hanımın güvenle kalabileceği mekan, kardeşinin
evidir. Para da göğüsteki iç cepte
güvendedir.
|
Karlı Pazar,
kârlı pazar! (1336’lı Cemal
Dağdaş’dan F. Dağdaş, 01.1980):
|
Alış-verişin, halkın ihtiyacına göre artıp azaldığı ima edilir.
|
Kaşıklıktan
kaşık düşmeyle beraberdir... Karıdan çocuk eksilmez! (Gülizar Baz, 1999):
|
Taze çocuğu ölen hanıma teselli vermek için
söylenen teselli sözü. Çocuğu olan kadının yeniden çocuğunun olması kolaydır
anlamında.
|
Kişi,
giyimiyle karşılanır, konuşmasıyla uğurlanır (M. Baz, 9.2.2000):
|
Giyimi ve konuşmasının içeriği ile insanlar
değerlendirilir.
|
Öksüz adam,
ölmez de örselenir (örsülenir)! (Komşumuz Burdur-Yeşilova-Niyazlar Köyünden 77 yaşında bir hanımdan
naklen Said Dağdaş):
|
Babasız-anasız
büyümenin zorluklarını özetleyen bir atasözü (TRT 1-Ömür Dediğin, 24.8.2013,
07:30).
|
Ölen,
öldüğüyle kalır! (1341’li Fatmana Dağdaş’dan naklen Said Dağdaş):
|
Ölüm,
insanoğlunun dünyaya vedasıdır.
|
Ön gürlüğü gelir geçer! Allah,
son gürlüğü versin! (F. Dağdaş, 12. 1979):
|
İman ile ahirete göçmek herşeyden önemlidir anlamında kullanılır.
|
Pazardır parayı kazanan! Koçyiğit, bağ
beller! (Ali Vehbi, 1331:
98):
|
Pazu kuvvetiyle
çalışanlar, daima fakir kalmağa mahkumdur!
|
Saç
kıvamını bulur hamur tükenir, yaş kıvamını bulur ömür tükenir! (Acıpayam-Yüreğilli
Ali Vehbi, 1331, s. 213):
|
“Sacım düzen
buldu hamurum tükendi, evim düzen buldu ömrüm tükendi! (Fatmana Dağdaş,
1977) atasözü ile aynı anlamdadır.
|
Su, ateş, Türk… Bu üçünden de ürk!
|
(Gaziantep’li İhsan Biler’den naklen Said Dağdaş,
23.07.2002).
|
Taş başında bir gömlek, saç
başında bir ekmek, dünyada gezenim yok, ahirette mezarım yok (Nuruz anadan (Nevruz Mak) F. Dağdaş,
8.4.2000):
|
Çoru çocuğu olmayan Nuruz ananın içini döktüğü
anda söylediği sözler. Giyecek yümek için kullanılan taşın üstünde yıkanacak
bir gömleğim var.... başka hiçbir şeyim yok anlamında.
|
Ürküt’ün kızı, Dodurga’nın
kazı...
|
Sandıklı-Dodurga köyünün kaz yetiştiriciliği
ünlüdür.
|
Yağmış yağmura kepenek
giyilmez! (Dodurgalı Kör Mehmed’in oğlu Hüseyin dayıdan
(Dağdaş) naklen Said Dağdaş, Temmuz 1982):
|
“Olmuş işe tedbir
alınmaz!”, “Geçti Bor’un pazarı!” anlamında.
|
Yıl başına, akıl başına!.. (F. Dağdaş'dan naklen Said Dağdaş,
24.2.2000):
|
Çocuklar yıl
geçtikçe geniş görüşlü olur, akıllanır anlamında.
|
Yenecek
aş, buğundan belli olur! (Dodurgalı Cıngıllı Molla’ya
atfen paylaşan Fatmana Dağdaş’dan naklen Said Dağdaş, Aralık 1984).
|
İnsanın niteliği, davranışlarından bilinir
anlamında kullanılır.
|
Yiğit evlendiği gün! Gelin sevildiği gün! At eyerlendiği gün! İt
yediği gün!
|
(Yağlı pehlivan ustası Galak
Ramazan’dan, F. Dağdaş, 09.1983).
|
Yüce dağ başında, yaz
şirin olur! Anadan - babadan, yar şirin olur!
|
(Dodurgalı F. Dağdaş’dan naklen Said Dağdaş, 06.1983).
|
Bir Hatıra: 28 Ekim 2008 tarihinde,
Sivas-Zara-Tödürge köyünü ziyarete gittik. Yatsıdan sonra vardığımız köyde,
muhtar Abdülaziz ÖZSERÇE’nin evinde yarım saatliğine misafir olduk. Köyle
ilgili bazı izlenimlerimiz aşağıda verilmiştir:
a) Köyün
ortasından Kızılırmak nehri geçmektedir. Sivas’a ortalama 60 km uzaklıkta olup,
Sivas-Erzincan karayolundan sağa dönülerek ulaşılmaktadır. Ana yola 400-500 metre mesafededir.
Köye ayrılan yola varmadan önce, hemen yolun solunda Tödürge Gölü yer
almaktadır.
b) Tödürge
köyü, eskiden küp imalatı ile meşgul olur ve bilinirken, bugün artık uğraşan
kalmamıştır. Ancak halen, çevre köylerde Tödürge köyü “küpçü köyü” olarak bilinmektedir
(Muhtar Abdülaziz ÖZSERÇE’den naklen).
c) Tödürge
Mağaraları: Tödürge köyü eski bir yerleşim yeridir. Köyün hemen
yakınındaki kayalıklarda “Kaya Mağaraları” mevcut olup koruma altındadır. Sivas-Erzurum
karayolunun yaklaşık 58. km'sinden
sağa, Tödürge köyüne giden yol ayrımında aynı zamanda, “Kaya Mağaraları” adı
ile Tanıtım Levhası mevcuttur.
Köyün tanıtımı
amacıyla hazırlanan bir kitapta, “Kaya Mağaraları” hakkında bilgi verilmektedir
(Lafçı, 2000). Kızılırmak'ın her iki tarafına bakıldığında sayılan kırk-elliyi
bulan Kaya Mağaraları (Anonim, 2008 b), dikkat çekici bir ziyaret noktasıdır.
d)
Zara ilçesi başta olmak üzere civarda, Tödürge Köyünün; çok dürüst ve çok
temiz, giyimine kuşamına dikkat eden insanları ile tanındığı vurgulanmıştır (Muhtar Abdülaziz Özserçe’den
naklen).
e) Kayda
alınan bazı atasözleri ve kelimeler de aşağıdadır:
Her kütüğü karınca
sarmaz!
|
: “Her
çalıya kuş konmaz!” atasözü ile benzer anlamda… İlginin odağı olmanın, bazı
sebebleri vardır anlamında. “Sözgelimi;
muhtar Aziz amcanın evine hergün misafir gelirken, diğer kişiye kimse
uğramayabilir.” (Sivas-Zara-Tödürge
köyünden, 1932’li İbrahim Önder’den naklen torunu olan 1984’lü Kadir
Önder’den de naklen Said Dağdaş, 28.10.2008).
|
Her çalıya kuş
konmaz! (Sivas-Zara-Tödürge köyünden,
1951’li Abdülaziz Özserçe’den naklen Said Dağdaş, 28.10.2008).
|
: “Her kütüğü karınca sarmaz!” atasözü
ile benzer anlamda…
|
El denince, ağıza
yel dolar! (Sivas-Zara-Tödürge köyünden,
1951’li Abdülaziz Özserçe’den naklen Said Dağdaş, 28.10.2008).
|
: “El derken dudak açılır, birbirin derken
birleşir!” atasözü (Denizli-Dodurga kasabası) ile benzer anlamda…
|
İt yediği günde, at
yedi günde belli eder! (Sivas-Zara-Tödürge
köyünden, Abdülaziz Özserçe’den naklen S.Dağdaş, 28.10.2008).
|
: Beslenmenin
vücuda faydası konusunda canlıdan canlıya fark vardır.
|
çağlık (Sivas-Yıldızeli kazasından Orman Mühendisi Hacı Yağmur’dan naklen Said
Dağdaş, 28.10.2008):
|
: “çimecek”
kelimesi ile eş anlamlı. Sivas civarında kullanılır.
|
çimecek (Sivas-Zara-Tödürge köyünden, Abdülaziz Özserçe’den naklen Said Dağdaş,
28.10.2008):
|
: Ev
içindeki gusülhane, banyo, çağlık (Sivas yöresinde), gireğlik (Denizli-Yukarı
Dodurga).
|
Resim 14: Karadağ’da, Bucakiçi Mevkiindeki Keloğlan Mağarasından doğuya, Eşeler Dağı ve Beloluk
(O. Ünlü, 31.1.2017).
[1] 19 yıl once
kaleme alınan ilk makale, Osmanlı Cihan Devleti’nin 700. kuruluş yıldönümü
hatırasına ithaf edilmiştir (26 Ağustos 1999).
[2] İlk makale, Türk Yurdu Dergisinin Aralık 2001 sayısında, 42.
ve 49. sayfaları arasında yayımlanmıştır.
[3] 22 Ekim 2000 tarihinde yapılan Genel Nüfus Sayımı gayri resmi sonucuna göre Dodurga
belediyesinin nüfusu 2403’ tür.
[4] Orman Yüksek Mühendisi (Orman Genel Müdürlüğü
(OGM) (1987-2005); DPT (2005-2011); OGM-Silvikültür Dairesi Başk. (2014 - ---).
[8] Meydan
Larousse, Büyük Larousse Sözlük ve Ansiklopedisi, 7. Cilt, Milliyet
Gazetecilik, İstanbul, 1992, s. 3261.
[10] Ören antik yeri İzmir II Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma
Kurulu’nun 13.04.1988 tarih ve 217 sayılı kararı ile III. Derece Arkeolojik
Sit Alanı ilan edilmiştir (Denizli İl Kültür Müdürlüğünün Said DAĞDAŞ’a hitaben
gönderdiği 30.03.2000 tarihli yazısı ekinde verilen bilgiler).
[11] Eski
Orta Asya Türklerinin, Oğuzların ve diğerlerinin ırkına “Turan ırkı”
denilmektedir. Turan ırkı; Hazar Denizi ile Altay dağları arasında yaşayan insanlarn
ırkıdır (Umar, 1998, 306). Yine aynı yazar Anadolu’da yaşayan insanları ise;
“Anadolu ırkı” olarak adlandırmaktadır. Yazar, kanaaatimizce bu yaklaşımında
zorlamaya başvurmaktadır. Orta Asya’dan gelen ecdadımızın geldiği yöre insanı
ile kaynaşa kaynaşa Anadolu’ya kök saldığını söylemek daha isabetli ve doğal
yaklaşımdır.
[12] İslam Ansiklopedisi, 9. Cilt, MEB Yayınevi,
İstanbul, 1945, s. 383, 384.
[13] Karaağaç Ovası ismini, Avşar boyuna mensup
olan ve Kumavşarı köyünde 1327 (728 Hicri) yılında vefat eden ilk Avşar uç beyi
olan Karaağaç Baba’dan almış olması da muhtemeldir (Ali Vehbi, 1331: 323; Ş.T.
Kaptan, 1993, Gönül Sultanları Denizli’de, s.17).
[14] Yurt
Ansiklopedisi, Türkiye, İl İl: Dünü, Bugünü, Yarını, Denizli, s. 2135.
[15] Yurt
Ansiklopedisi, Türkiye, İl İl: Dünü, Bugünü, Yarını, Denizli, s. 2136.
[16] Ali Sevim, Türklerin Anadolu’ ya Gelişleri,
(Ağustos 1988), Türk Dili, Aylık Dil Dergisi, T.D.K. Dergisi, Sayı: 440, s.
57-64.
[17] Yurt Ansiklopedisi, Türkiye, İl İl: Dünü,
Bugünü, Yarını, Denizli, s. 2148.
[18] Türkiye’de adı Türkler
tarafından konulmuş vilayet sayısı 19 adettir. Bunlardan birisi de Denizli’dir
(Umar, 1998: 321). Yeni vilayet olan Bayburt, Karabük, Yalova, Aksaray, Düzce
ile birlikte bu sayı 24 adede yükselmiştir.
[19] Kemal Göde, ‘Anadolu’nun vatanlaşmasında Myrokephalon zaferinin yeri ve önemi’,
“Myrokephalon Savaşı” I. ve II. Sempozyum
Bildirileri, Çivril Belediyesi Kültür Hizmetleri Yayın Nu: 1, Basım Ajans
Matbaası, Denizli, Ağustos 1997, s. 48,49.
Ahmed Halaçoğlu, ‘Myrokephalon Savaşı’nın Önemli Sonuçları ve Yeri Meselesi’,
“Myrokephalon Savaşı” I. ve II. Sempozyum
Bildirileri, Çivril Belediyesi Kültür Hizmetleri Yayın Nu: 1, Basım Ajans
Matbaası, Denizli, Ağustos 1997, s. 38, 39.
Münir Sayhan, ‘Neden Kufi Çayı Vadisi’, “Myrokephalon Savaşı” I.
ve II. Sempozyum Bildirileri, Çivril Belediyesi Kültür Hizmetleri Yayın Nu: 1,
Basım Ajans Matbaası, Denizli, Ağustos 1997, s. 41-45.
Kemal Turfan, ‘Myrokephalon savaşı üzerine yeni görüşlerimiz ve Anadolu’nun bir Türk
vatanı oluşu’, “Myrokephalon Savaşı” I. ve
II. Sempozyum Bildirileri, Çivril Belediyesi Kültür Hizmetleri Yayın Nu: 1,
Basım Ajans Matbaası, Denizli, Ağustos 1997, s. 24-25.
Bilge Umar, ‘İkinci Myrokephalon sempozyumuna katkı’, “Myrokephalon Savaşı” I. ve II. Sempozyum Bildirileri, Çivril Belediyesi Kültür
Hizmetleri Yayın Nu: 1, Basım Ajans Matbaası, Denizli, Ağustos 1997, s. 51-56.
Bilge Umar, 1990, Myrokephalon Savaşının
Yeri: Çivril Yakınında Kufi Çayı Vadisi, Bilge Umar, 1998, Türkiye Halkının
Ortaçağ Tarihi, s. 111-112 (Bilge Umar da, savaşın Çivril’deki Kufi Çayı
Vadisinde geçtiğini delilleriyle ortaya koymuştur).
[20] Yurt Ansiklopedisi, Türkiye, İl İl: Dünü,
Bugünü, Yarını, Denizli, s. 2132, 2135, 2136.
[21] İslam Ansiklopedisi, 10. Cilt, MEB Yayınevi,
İstanbul, 1945, s. 381.
[22] The Encyclopedia Americana,
The International Reference Work, New York,
Chicago, Washington D.C., Print. in the U.S.A., 1955, s. 679.
[23] Encyclopedia Britannica, Volume 7, Chicago, Toronto, London, Printed in Britain, 1953, s. 202.
[24] Toker, T., 1967, Denizli Tarihi, s. 87, 193
s.
[25] Yurt Ansiklopedisi, Türkiye, İl İl: Dünü,
Bugünü, Yarını, Denizli, s. 2141.
[26] Oğuz adı ilk kez Yenisey kitabelerinde
kullanılmıştır. (İslam Ansiklopedisi, 10. Cilt, s. 381.) Oğuzların Anadolu’ya
gelmeden once Hazar Denizi’nin doğusunda yer alan Maveraünnehir dahil geniş bir
vatanda yaşadıkları belirtilmektedir (Faruk Sümer, 1992, Oğuzlar (Türkmenler),
Tarihleri, Boy Teşkilatı-Destanları, TDAV Yayını Nu: 89, İstanbul); Boz-Ok’lar koluna dahil olan Türkmen boylarına, bu
kola mensub Türklerin dayanıklı, kuvvetli, iri yarı insanlar olmaları gibi
sebeblerle Türkmenistan’da Daş-Oğuzlar denilmektedir (Begliyev, 2000, s. 11,
13, 17, 141, 355).
[27] İslam Ansiklopedisi, 9. Cilt, MEB Yayınevi,
İstanbul, 1945, s. 384.
[28] Boz-ok koluna mensub olan Oğuzlardan bir
kısmı 16. yüzyılda Yozgat civarını yurt edindikleri için Türkiye coğrafyasında
hala Yozgat ve civarına “Bozok yaylası”
veya platosu denilmektedir. Cumhuriyet’in ilanından sonra yapılan
teşkilatlanmadan sonra Bozok adı Yozgat olarak değiştirilmiştir (Fikret Sönmez,
a.g.k. s. 98).
Oğuz töresinde ordunun
tanziminde sağ cenah (sağ kol) her zaman sol koldan önce gelmiştir. Osmanlıda
da ordunun sağında sürekli olarak Rumeli beylerbeyi, sol kolda da Anadolu
beylerbeyi bulunurdu. Oğuzlarda hakimiyet, siyasi üstünlük Boz-ok’larda
olagelmiştir. Bu nedenle Boz-ok’ların nişanı ‘yay’, yaya tabi olan ok
ise Üç-ok’ların nişanı olmuştur. Selçuklu sultanı Tuğrul Bey Nişabur’a girerken
kolunda gerilmiş bir yay ve sadağında üç ok bulunmakta idi (Faruk Sümer’e atfen
F. Sönmez, a.g.k. s. 98)…
[29] Meydan Larousse, Büyük Larousse Sözlük ve
Ansiklopedisi, 7. Cilt, Milliyet Gazetecilik, İstanbul, 1992, s.
3261, 8793.
[30] Faruk Sümer, “Oğuzlar”.
[31] Ana Britannica, Genel Kültür
Ansiklopedisi, 1994, s. 231.
[33] Meydan Larousse, Büyük Lügat ve Ansiklopedi,
Meydan Yayınevi, İstanbul, 1990, s. 781.
[34] Türk Ansiklopedisi, Cilt XIII, Milli Eğitim
Basımevi, s. 410.
[35] Yumrutaş’da, rahmetli Şeyh Mehmed (1317’li)
amcanın Yaka bucağı deyimini yöremiz
için kullandığını bizzat dinledik.
[36] Ana Britannica, Genel Kültür
Ansiklopedisi, 1994, s. 231.
[37] Faruk Sümer’in “Oğuzlar”, 1992 adlı eserinde
(s. 327) ve Fikret Sönmez’in Tarih’te Dodurga adlı makalesinde
(Türk Kültürü, 1986, Sayı: 274, s. 104) “Dodurga” ismi taşıyan yerleşim
birimlerinin sayısı 1985 yılı esas alınarak 12 olarak verilmiştir. Bu sayı
noksandır. Toplam sayı, Tokat-Çamlıbel-Dodurga,
Zonguldak-(Bartın)-Ulus-Dodurga,
Sivas-Zara-Demiryurt (Tödürge)
ve Balıkesir-Dursunbey-Dodurga (Hacıömerler)
ile birlikte 16’dır.
Birleşerek Dodurgalar adını
alan Acıpayam’daki Yukarı ve Aşağı Dodurga’yı ayrı ayrı sayarsak toplam sayı
Cumhuriyet döneminde 17 olarak kesinleşmiştir.
Tablo 1’de bu yerleşim birimleri yer almaktadır. 2008 yılında; Ankara-Dodurga
ve Bolu-Merkez Dodurga köyleri mahalleye dönüştürülmüştür. 2012 yılında da,
büyükşehire dönüşen illerdeki Dodurga yerleşimleri mahalleye dönüşmüştür.
[38] Meydan Larousse, Büyük Lügat ve Ansiklopedi,
3. Cilt, Meydan Yayınevi, İstanbul, 1981, s. 781.
[39] TRT 1’de yayınlanan “Kuruluş” dizisinde
Dodurga boyunun Kayı boyuyla birlikte Bizans tekfurlarına karşı yaptıkları
mücadele anlatılmaktadır. 2017 yılında yayımlanmaya başlanan Diriliş
Ertuğrul dizisinde de, Dodurga boyunun Kayı boyu ile işbirliği
anlatılır.
[40] Dodurgalar Belediyesinin amblemi,
Yazıcıoğlu’na göre Dodurga boyunun nişanı olan (π) (sayısına
benzemektedir) л ile değiştirilebilir.
[41]
Gürbüz Azak, Dodurgalı, Türkiye Gazetesi, s. 2; “Denizlili Güreşçiler ve Efsane Pehlivan
Dodurgalı”, Türk Dünyası-Tarih, Sayı:
222, Haziran 2005, s. 13-15
(http://www.tdkkitaplik.org.tr/kutup/turkdunyasitarih222.html)
[42] Selçuklular döneminde Niğde ve yöresine de Pehlivanlar diyarı denildiğine dair
Osman Turan’ın kitabında kayıt bulunmaktadır.
[43] İlki 7
Ekim 2001 tarihinde yapılan “Ahmed Ali Pehlivan Yağlı Güreşleri”,
geleneksel bir hüviyete kavuşturulamamıştır.
[45] Çatallar
değirmeninin önünde hala ayakta duran, eskiden Yazır kasabasından Cin
Aliler sülalesinin adını taşıyan ve artık çok yaşlanan, gövdesi oyuk kavağa
verilen addır. (Bakınız: Ş.T. Kaptan, 1993, Gönül Sultanları Denizli’de, s.
46.)
[46] Pilavcıların Cemal’in hanımı Fatmana Dağdaş’dan alınmıştır.
[47] Burdurlu
çalgıcı Yılmaz KOÇ’dan 22.08.1999 tarihinde Dodurga’da yapılan bir düğünde alınan bilgi. Dodurgalı ve
Cezayir havaları notaya dökülerek Türk kültür mirasına dahil edilmelidir.
[48] Bir
örnek olması için yazının sonuna yöremizde sıkça kullanılan deyimler, kelimeler
ve atasözlerinden kısaca örnekler verilecektir.
[49] Yapılacak toplu şenliklerde
misafirlerin, etli katmer ve ayranla ağırlanmasını öneriyorum.
“Merdivenden indim indim yıkıldım,
Mevla’m izin verdi gine dikildim,
Her çiçekten aldım aldım sokundum,
Kırmızı gül sende kaldı tamahtım oof of! ”
“Merdivenden bindim
ata,
Al duvağım tuta tuta,
Gittim
evlerimizden öte,
Kalındı evlerimiz kal gayri (Gümüdü güm güm, Gümüdü güm güm!) ”
“Merdivenden ayak ayak inersin,
Dülbendini benden yana gerersin,
Neyi (Niye) anam yüzün gözün eğersin?
Benden varan kötü sözler sana değildir
(Tatarlardan Hacı Süleymanların Elif nineden naklen F. Dağdaş’dan alınmıştır, 1994)...
(Tatarlardan Hacı Süleymanların Elif nineden naklen F. Dağdaş’dan alınmıştır, 1994)...
Hava kelimesi “türkü„ kelimesi
ile eş anlamlı olarak kullanılmaktadır.
[51] Yurt Ansiklopedisi, Türkiye, İl İl:
Dünü, Bugünü, Yarını, Denizli ve Burdur İlleri, s. 1537, 1538, 2117, 2118.
[52] Şükrü Tekin Kaptan, 1993, Gönül
Sultanları Denizli’de, s. 156.
[53] Doru kelimesi, doruk, zirve
anlamında kullanılmaktadır.
[54] Yeşilova Serisi’nde yer alan
Tınaztepe’nin Salda Gölüne bakan mailesinde Acıpayam Orman İşletme Müdürlüğü-Akkaya Serisi sınırındaki 506 numaralı bölmeden çıkarılan 1900
metredeki çok yaşlı (450 yaşında) Karaçam
kesitinin bir örneği, Cumhurbaşkanlığı Külliyesine devredilinceye kadar Ankara’da
Orman Bakanlığı, Orman İdaresi ve Planlama Daire Başkanlığı’nda sergilenmiştir.
[55] Bu konuda, 2017 yılında vefat eden
Bademli’li Mevlüt Tekin’den (1927 doğumlu) bilgi alınmıştır.
[56] İzmir II
Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu’nun 13.04.1989 tarih ve 223
sayılı kararı ile I: Derece Doğal Sit Alanı ilan edilmiştir (Denizli İl Kültür
Müdürlüğünün Said DAĞDAŞ’a hitaben gönderdiği 30.03.2000 tarihli yazısı ekinde
verilen bilgiler (Anonim, 2000).
[57] Antalya’nın Gazipaşa ilçesine
bağlı Su
gözü, Şahinler, Karatepe ve Hoyrados köylüleri, kurdukları Hes Birlik kooperatifi yoluyla
topladıkları para ve devletin imkanlarıyla beş sene önce hidroelektrik
santralını kurup kendi elektriklerini kendileri üretmişlerdir (Anonim, 1996).
[58] Banraz adlı bazı yer adları da mevcuttur. Sözgelimi
Malatya Orman İşletme Müdürlüğü, Hekimhan Orman İşletme Şefliğinin Sivas ile
sınır teşkil eden dağ silsilesinde“Banraz sırtı“ adlı bir mahalli isim
yer almaktadır. Banraz (Banıraz) adı bazı yörelerde Bakraz olarak da kullanılmaktadır. Buna misal
olarak Hatay’da Bakraz Kalesi
adlı bir yöre ismi, Karabük-Yenice’de Bakraz Orman İşletme Şefliği adları
verilebilir.
Banraz
kelimesi için bir kaynakta, “pankreas”
olmalı şeklinde bir açıklama getirilmiştir (Fikret Sönmez, “Tarih’te Dodurga”, Türk Kültürü s.
103). Ancak “pankreas” kelimesi Türkçe değildir. Banraz
kelimesini, Türklerin bilmediği ve kullanmadığı pankreas kelimesi ile
ilişkilendirmek mümkün değildir. Ayrıca “Türkiye
Halkının Ortaçağ Tarihi“adlı eserde Anadolu’daki eski yerleşim
yerlerinin adları ve nasıl Türkçeye uyarlandıkları ayrıntılı olarak
verilmektedir. Mesela; Yozgat isminin Türkçe anlamı yoktur. Aslı Ermenicedir.
İki kelimeden oluşmuştur. Yoyj-Gat. Bu iki kelime Bol süt anlamındadır. Benzer
şekilde Karaman’ın ilçesi Ermenek, Kommagen
devletinin son kralı olan IV. Antidihos tarafından İ.Ö. 1. asırda kurulmuştur.
Kendisini krallığa getirdiği için Roma kralı Caesar Germanicus’un adı,
bu şehre verilmiştir. Türkler tarafından ise bu isim, Ermenek olarak
Türkçeleştirilmiştir (Umar, 1998, s. 281). Benzer şekilde Umar’ın eserinde,
Türklerin Anadolu’ya gelişlerinden önceki dönemlerde kullanılan yer isimlerinde
de Banraz (Bakraz) adı hiç geçmemektedir.
Banraz
kelimesi kanaatimizce Türkçedir ve Anadolu’da benzer biçimde kullanılmaktadır. Banraz
Burnu tamamen kayalıktır. Belki de gelip geçen yolcular; yükses sesle
çağırıldığında, türkü söylendiğinde kayalardan yankısı geldiğinden “banıranmak”-yöremizde
derinden inlemek anlamında kullanılır.”” kelimesinden bozma olarak ses veren,
yankı veren anlamında Banraz (Banıraz) olabileceği tahmin edilmektedir.
[59] Dodurga-Keloğlanlar Mağarası, 2008 yılı sonu
itibarıyla Türkiye’de turizme açılan 14 mağaradan
birisidir.
[60] Dodurga Keloğlanlar Mağarası, 2008 yılı sonu
itibarıyla Türkiye’de turizme açılan 14 mağaradan
birisidir. 2018 yılında bu sayı 31’e yükselmiştir. http://yigm.kulturturizm.gov.tr/TR,10336/turizme-acik-magaralar.html
[61] Genel Nüfus
Sayımı, 20 İlkteşrin (Ekim) 1935, T: C. Başbakanlık İstatistik Genel
Direktörlüğü, Neşriyat Sayısı: 75, Ankara, 1936.
Not: 1945 Yılı Genel Nüfus Sayımında; Yukarı Dodurga 1100, Aşağı Dodurga 227
nüfusa sahiptir (Genel Nüfus Sayımı, 21 Ekim 1945, Ankara).
[62] Genel Nüfus
Sayımı, 23 Ekim 1960, s. 25, 55, 60, 92, 103, 118, 126, 157, 171, 176, 431,
498, 519, 528, 600.
[63] Genel Nüfus
Sayımı, İdari Bölünüş, 12.10.1980, D.İ.E. Yayın Nu: 954, Yayın Tarihi:
10.09.1981, D.İ.E. Matbaası, Ankara.
[64] Genel Nüfus
Sayımı, İdari Bölünüş, 1990, D.İ.E. Yayın Nu: 1457, Yayın Tarihi: 25.04.1991,
D.İ.E. Matbaası, Ankara.
[65] Anonim, 2002 b,
Genel Nüfus Sayımı, T.C. Başbakanlık D.İ.E. Yayın Nu: 2687, D.İ.E. Matbaası,
Ankara.
[66] Anonim, 2009b: http://tuikapp.tuik.gov.tr/adnksdagitapp/adnks.zul (Son Ziyaret Tarihi. 26.01.2009)
[67] Çorum’un Osmancık
ilçesine bağlı iken sonradan ilçe yapılan bir yerleşim birimidir.
[68] Kütahya yolu üzerinde Bozüyük’e 20 km uzaklıkta ve merkezi
konumda olan Dodurga, ilçe olma şartlarına haizdir. Bu
kasabanın ilçe yapılması hususu TBMM tarafından değerlendirilmelidir. Aynı
zamanda bucak merkezidir ve Merkezi Yerleşim Yeridir (Anonim,
1983; Anonim, 1997c, s.23).
[69] 1971 yılında
Yukarı Dodurga ve Aşağı Dodurga birleşerek Dodurgalar adını almıştır. İki adet
köy ismi de değiştirildiği için toplam 17 adet olan Dodurga adını taşıyan
yerleşim sayısında azalma olmuştur.
[70] - İlaveten a) akrabalarımız olan Bostanköy halkının, Bedirbey mahallesinden
halk oylaması yoluyla ayrılması ve Dodurga Mahallesine bağlanması sağlanmalıdır.
b) Banraz Burnu’na indirilecek bir
mahallenin çevre köy ve kasabalardan göç edecek hemşehrilerimizin de katkısıyla
gelişimi hızlandırılarak Eşeler Mahallesi adı ile yeni bir mahalle hayata geçirilmelidir.
[71] 1935 yılı Genel
Nüfus Sayımında; Yukarı Dodurga 974,
Aşağı Dodurga 173 nüfusa sahiptir.
[72] 1960 sayımında
iki ayrı muhtarlıktan biri olan Yukarı Dodurga’nın nüfusu 1431, Aşağı Dodurga’nın nüfusu da 273’tü.
[73] 01.08.1997 tarih
ve 23067 sayılı Resmi Gazete’de yer alan yönetmeliğin üçüncü maddesine göre
İller Bankası’ndan belediyelere aktarılacak yardım “İkametgaha göre nüfus= De
jure population” esas alınarak verilmektedir. Bu nedenle kasaba dışında yaşayan
hemşehrilerimiz sonraki sayımlarda kendilerini mutlaka “İkametgaha göre nüfus”
hanesinde saydırmalıdırlar (Anonim, 1997).
[74] 1960’da
Kızılcahamam’ın Güvem nahiyesine bağlı olan Dodurga, sonradan Çankırı’nın Orta
ilçesine bağlanmıştır. 1960 yılı nüfus sayımında; nahiyenin kendisi dahil en
kalabalık köyü olan Dodurga’nın nüfusu 1556’dır. 1830 tarihli nüfus sayımında
yine Yabanabat (şimdiki Kızılcahamam)’a bağlı Dodurga Semerözü (Vergi nüfusu:
47, kayıtlı nüfus: 116) köyü ile Dodurga köyü Rençberleri (Vergi nüfusu: 43,
kayıtlı nüfus: 119) adlı ikinci bir Dodurga’ya ilişkin kayıt bulunmaktadır
(Yılmaz, 1997, s. 18 ve 26). Bu yerleşim birimi, bucak
merkezidir ve MYY’dir (Anonim, 1983; Anonim, 1997 c)
[75]
Sandıklı-Dodurga’nın kaz yetiştiriciliği ünlüdür. “Ürküt’ün kızı, Dodurga’nın kazı...” sözü Sandıklı’da meşhurdur.
[76] Ankara’nın yeni
gelişim merkezi olan Çayyolu, Konutkent gibi toplu konut merkezlerinin içinde
kalan Dodurga köyünün idari teşkilatı Ankara Büyükşehir Belediyesi’nce Dodurga
ilçesi olarak yeniden yapılandırılmalıdır. Bu konuda kamuoyu desteğine ihtiyaç
duyulmaktadır. Dodurga köyü sınırları içinde, 2006 yılında
yapılan ve 23 milyon YTL’ye malolan TÜRKKONUT Camii, Türkiye’nin en görkemli
camilerinden birisidir.
[77] Ankara-Yenimahalle
ilçesine bağlı olan Dodurga’daki nüfus artışı dikkat çekicidir. Bunun nedeni; Dodurga
ve civarının tamamen imara açılması ve hızla yapılaşmasıdır.
5216 sayılı Büyükşehir
Belediyesi Kanununun (Kabul Tarihi: 10.7.2004) geçici 2nci maddesinin üçüncü
fıkrasında; büyükşehir belediye sınırları içinde kalan köylerin tüzel kişiliklerinin
sona ereceği ve bu köylerin mahalleye dönüşecekleri belirtilmiştir. Bu Kanun
gereğince Ankara-Yenimahalle ilçesine bağlı Dodurga Köyü de, 2004 yılında diğer
bu kapsama giren yerleşim yerleri ile birlikte Ankara Büyükşehir Belediyesi
sınırları içine alınarak DODURGA Mahallesi adı ile mahalleye dönüştürülmüş ve
Yenimahalle İlçe Belediyesi sınırları içine alınmıştır. Bu nedenle, 2007 yılı
nüfusu verilememiştir.
[78] 5393 sayılı Belediye Kanununun 11. maddesi uyarınca,
Bolu İli Merkez İlçeye bağlı DODURGA Köyü de tüzel kişiliği kaldırılarak Bolu
Belediyesi sınırları içine alınmıştır (Anonim, 2008a). 2007 yılı nüfusundan
sonraki yıllarda artık Dodurga’nın nüfus değerleri verilmeyecektir.
[79]
Lykia Birliğine (Teke yarımadası) dahil 23 kentten biri olan Sidyma (Anonim,2001a,s.86) antik şehri bu Dodurga’da bulunmaktadır
(Anonim,2001b,s.19,35).
[80] Marmara
Üniversitesi İlâhiyat Fakültesi'nde öğretim üyesi iken 2007 yılında, XXIII.
Dönem Sinop milletvekili olarak seçilen Prof. Dr. Abdurrahman DODURGALI, bu
köyümüzdendir.
[81] 03.11.1988 tarih ve 19978 sayılı Resmi Gazete’de yer
alan karar ile önceden Tokat merkeze bağlı iken Çamlıbel bucağına bağlanmıştır.
[82] Almanya’da çok
sayıda çalışanı vardır. Dodurgalıların yapı ustalığı civarda meşhurdur (Ulus’lu
Adil Çıldır’dan alınan bilgi, 12.2001).
[83] 18. yüzyılın ikinci yarısında Tebriz’e giderken Sivas’tan sonra Dudriaga
adında, Zara’ya bir konak mesafede anayol üzerinde bir köy olduğunu İtalyan
seyyah Pegolotti dikkat çekmiştir (Sönmez, s. 95, 101). Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi (ADNKS) 2007 Nüfus Sayımı Sonuçlarında
(Anonim, 2007 b) bu köyümüzün adı yeniden TÖDÜRGE olarak yer almıştır.
Kızılırmak’ın ikiye ayırdığı bu köye varmadan, hemen yanındaki Zara-Erzurum yolunun solunda yer alan gölün adı da Tödürge Gölü’dür. 1935 yılı Genel Nüfus Sayımında da bu köyün adı TÖDÜRGE olarak kayıtlıdır.
[84]Asıl ismi Dodurga olan
Hacıömerler (Anonim, 1935) köyünün adı da,
Sivas-Zara-Tödürge gibi halk oylaması yoluyla tekrar kadim ismi olan Dodurga
olmalıdır.
[85]
Dursunbey-Dodurga’nın turp yetiştiriciliği meşhurdur (Dursunbeyli Orman
Mühendisi Mustafa Bozçam’dan alınan bilgi, 12.02. 2001).
Dodurga, Acıpayam
YanıtlaSilDoğduğum yer olan Dodurga bir Türk boyunun adıdır. Eşeler dağınen eteklerinde kurulan bu Türk diyarı muhteşem bir kasabadır. Keloğlan mağarası adı ile turizme açık bir mağarası vardır. Aynı zamanda Değirmendere mevkisinda alabalık üretilir. Ve misafirlere ikram edilir. Doğası çok güzeldir. Eşeler yaylasında bir gezi ve Eşeler dağı zirvesine bir tırmanışa ne dersiniz. Çok güzel olur.
Sanırım
SilEşeler Yaylasında mola ve goca doruya tırmanma önerisi,
henüz hayata geçmedi.
İnşallah 2021'de olur.
Bugünlerde pandemi yüzünden birçok dağ ve yayla faaliyetleri hepside askıya alındı. Ama yasak olmayan günlerde her zaman tırmanış yapılabilir.
YanıtlaSilOsman Ünlü