Ana içeriğe atla

ACIPAYAM OVASINDA YERLEŞİK OĞUZ BOYLARINDAN DODURGAʼNIN TARİHÇESİ VE GÜNÜMÜZ DODURGAʼSININ GELİŞİMİ

ACIPAYAM OVASINDA YERLEŞİK OĞUZ BOYLARINDAN
DODURGAʼNIN TARİHÇESİ VE GÜNÜMÜZ DODURGAʼSININ GELİŞİMİ [1],[2],[3]



( )
 Dr. Said Dağdaş [4]; Fatıma Betül Dağdaş [5] Cemal Serdar Dağdaş [6], Osman Ünlü [7]


1-      GİRİŞ

Anadolu’yu ve ardından Rumeli’yi yurt tutan ecdadımızın, çok akıllıca ve stratejik nitelikteki bu yerleşiminde Oğuz boylarının tartışılmaz bir yeri vardır.
Özellikle 9. ve 10. asırlarda Anadolu coğrafyasında safha safha yoğunlaşan Türk yerleşimi, giderek hem batıya doğru serpilerek ilerlemiş ve hem de Anadolu’yu ve Rumeli’yi kadim Türk yurdu haline getirmiştir.

Makalede, öncelikle Dodurga boyu hakkında genel bilgilere yer verilmiştir. Ardından makaleye adını veren, Denizli’nin saf Türkmen yerleşiminden oluşan Acıpayam ovasında yer alan Yukarı ve Aşağı Dodurga yerleşimleri bütün yönleri ile ele alınmış ve tanıtılmıştır.

Ayrıca, 24 Oğuz boyundan birisi ve aynı zamanda bizim de boyumuz olan Dodurga boyunun adını taşıyan ve günümüze kadar adlarını koruyan yerleşimler topluca ele alınmış, kısa bilgiler verilmiştir.

2-      MATERYAL VE YÖNTEM

Makalede Türk tarihine, Türk boylarına ve Türkçe’ye ilişkin kitap ve makalelere, ansiklopedi ve bültenlere, genel nüfus sayımı verilerine, vb.  çok yönlü veri kaynaklarına ulaşılmaya çalışılmıştır.
Bunun yanında yerel kültürün güzide örneklerini tanıtmak amacıyla kaynak kişilere başvurulmuş ve ulaşılan bilgiler makaleye işlenmiştir.

3-      MUALLİM ALİ VEHBİ TARAFINDAN YAPILAN İLK DODURGA TARİFİ  (1915)

Rahmetli Muallim Ali Vehbi tarafından 1331 Rumi (1915 Miladi) tarihinde Yüreğil köyünde yazımı tamamlanan ACIPAYAM - Garbikaraağaç Halkının Asırlık Tarihçesi ve Köylerimize Serpilen Maarif Işığının Temeli Yüreğil’de Nasıl Kuruldu” adlı eserde, diğer Acıpayam köyleriyle birlikte ilk kez Dodurga’nın (Resim 1-4, 12) kısa tanıtımı yapılmış, insanlarının nasıl bilindiği ve tanındığına ilişkin bilgiler verilmiş, bazı özellikleri zikredilmiştir. 

Ali Vehbi tarafından; 1331 (Rumi yıl) tarihinde, Dodurga’nın tanıtımı amacıyla yazılan birkaç paragraf, hatalarına da müdahale edilmeden aşağıda aynen verilmiştir:


Resim 1: Dodurga Kasabası. Ardıç Doru’dan Yukarı Dodurga’nın ve Erentepe’nin görünümü (Osman Ünlü, 1979)


Dodurga;Eşeler dağının batısında Deve taşı, Arslan ini, Söbe alan ve Kaya gediği sırtlarının çevrelediği Söğürtlü yayladan çıkan suları toplayan Koca dere vadisinin methalinde Ardıçlı doru ile Tepecik arasındaki koyda kuruludur (Resim 1-4).

Doğusu Eşeler dağı, Müze çiftliği, batısı Pankaras burnu, kuzeyi Bademli ve Sazak köyleri, güneyi Yazır ile çevrilidir. Yukarı ve aşağı adıyle iki mahalleye ayrılan Dodurga (350) hane ve (1480) nüfusludur. Çat boğazından akmakta olan değirmen suyunun yarısı buraya gelmekte, tekmil bahçeleri ve bir kısım tarlaları sulamaktadır (Resim 4, 4a). Boğazdan ovaya doğru meyilli bir arazi üzerinde bulunan Dodurga bahçelerle çevrilmiş ağaçlıklarla örtülmüş yem yeşil bir manzarayı havidir. Burada en çok yetişen ağaç (Ceviz ile bademdir) diğer meyvelerde yetişmekte ve mahallin ihtiyacını karşılamaktadır…”  (Ali Vehbi (1331): 343).

“… gürbüzlüğün bir timsali olan bu köyler halkının kısa zamanda kalkınması ve refaha kavuşması sağlanmış olacaktır. Rakımı (1100) olan Dodurga kuytu bir vadide bulunduğundan soğukların tesirinden korunmakta yayla olmasına rağmen (Bakla) mahsulünü erken çıkarmakta ve kazamızın ilk turfandası olarak satılmaktadır…” (Ali Vehbi (1331): 344). Yazar, Yazır için de benzer ifadeleri kullanmıştır: “… Yazır’ın suyu sağlam, havası hoştur. Her türlü meyva ve sebze yetiştirilmekte olan bahçelerinde ilk mahsül (bakla) ve ilk meyvesi de (kirazdır)…” (Ali Vehbi (1331):352).



Resim 2: Dodurga Kasabası. Ardıç Doru’dan Yukarı Dodurga’nın ve Erentepe’nin görünümü (Osman Ünlü, 2015)












 
























 Resim 4: Tepecik'den Yukarı Dodurga’ya Bakış (O.Ünlü, 30.10.2017).

 

Resim 4a: Yukarı Dodurga - Ardıç Doru’dan Aşağı Dodurga ve Karadağ-Banraz Burnu’na Bakış (Osman Ünlü, 2018)


4-      GÜNÜMÜZ  DODURGA  YERLEŞİMİNİN  TARİFİ

Muallim Ali Vehbi tarafından yukarıda yapılan tanımlama, Dodurga’nın bir çocuğu olarak tarafımızdan güncellenmiştir. İmlâ hatalarından arındırılan, tanımlamada mevcut bazı noksanlıkların da giderildiği, günümüze uyarlanan yeni ve güncel tanımlama altta takdim edilmiştir:

“Coğrafî olarak Akdeniz Bölgesi’nin Batı Akdeniz Bölümünde, Akdeniz Bölgesinin en batısında, (Teke Yarımadası) Göller Yöresi’nde bulunan Dodurga Kasabası (yerleşimi); Acıpayam Ovasının doğu ucunda meskun, yakın çevrede halen Yukarı Dodurga ve Aşağı Dodurga olarak bilinen kadimden beri müslüman bir Türk yerleşim birimidir. Doğudan batıya doğru uzanan ve asıl Dodurga olarak da nam salan Yukarı Dodurga ile, bir km daha batıdaki Aşağı Dodurga muhtarlıkları 1971 yılında birleşerek, “iki Dodurga’dan oluşan” anlamında Dodurgalar adını almış ve belediye teşkilatına kavuşmuştur. Kasaba; 2006 yılında Turizm Merkezi ilan edilen “Salda Gölü Turizm Merkezi”nin de içinde bulunduğu Eşeler Dağı silsilesinin (Dağdaş ve Ünlü, 2007) batı yamaçlarında, doğudan batıya uzanan bir yerleşim düzenine sahiptir. Günümüzde, her iki Dodurga her açıdan birbiriyle birleşmiş ve kaynaşmış durumdadır. 

Yukarı Dodurga; “Eşeler Dağının batısında, doğudan batıya uzanan daha alçak ve büyük ölçüde çalılıklarla (Q. coccifera L.) örtülü ve nadiren ardıçların bulunduğu, (1980’li yılların sonundan itibaren Kızılçam ile açıklık ve erozyona maruz sahalar ağaçlandırılmıştır (Resim 3)) dağ silsilesinin kıblesinde yer alır. Kasabamız poyraza kapalıdır. Kıbleye bakar. Doğudan batıya yerleşimi; Aşağı Değirmen’in hemen üstündeki Deve Taşı’ndan başlayıp batıya doğru uzanır ve Ardıç Doru önündeki Kaya Gediği’nden güney istikamete doğru yayılan bir yamaçta yoğunlaşır.

Yukarı Dodurga’nın kıblesinde boydan boya, doğudan batıya uzanan, Aşağı Dodurga’nın bahçelerinin de dahil olduğu Bağarası ve Bağyanı adı verilen sebzelik ve meyvelik olarak kullanılan Dodurga’ya has bahçeler yer alır (Resim 1-4). Verimli ve sulanan bahçeler, Eşeler Yaylamızın; Çat Boğazı’nda toplanıp birleşen Yoğunoluk, Delmeoluk (Delmoluk) ve Kıramıkçı (Gıramıkçı) Derelerinin pınarlarının sularını toplayıp gelen Değirmendere’nin suları ile sulanmakta olup hemen hemen her türlü meyve ve sebze yetiştirilir.

1990’lı yıllara kadar, “Yaz gelince Bağarası’ndaki bahçelere göçmek ve güz girinceye kadar bahçelerde kalmak” örfü bazı aileler tarafından devam ettirilmiştir. Günümüzde, “yaz gelince bahçelere göçmek” örfünü sürdüren aile kalmamıştır. Kasabamızın maharetli kadınları ve çiftçileri öteden beri, Acıpayam’ın ilk turfanda ve leziz baklasını, sebze fidelerini ve yine turfanda salatalığını yetiştirmekte ve satmakta halen mahirdirler. Günümüzde ise Yeni Sarnıç’dan Bangraz Burnu’na kadar, Karadağ yamaçlarında hızla yeni bir Dodurga mahallesi kurulmaktadır.

Dodurga Kasabası, Acıpayam’a 18 km mesafededir. 1990 yılı nüfus sayımı sonuçlarına göre nüfusu 2633[8], 2008 Yılı Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemine göre nüfusu da 2050[9]’dir.
6360 sayılı Kanunla mahalleye dönüşmeden önce; Yukarı Dodurga’da Çarşı Mahallesi ve Tuzluk Mahallesi, Aşağı Dodurga’da ise Aşağı Mahalle Muhtarlığı adıyla üç mahalle muhtarlığı mevcuttu. Mahalleye dönüşünce, tek muhtarlık olarak Acıpayam İlçe Belediyesine bağlanmıştır.

6360 sayılı, 6 Aralık 2012 tarih ve 28489 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan, 2014 yılında yapılan mahalli seçimde de uygulanan “On Dört İlde Büyükşehir Belediyesi ve Yirmi Yedi Ilçe Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” ile belediye teşkilatı lağvedilmiştir. Kanun doğrultsunda mahalleye dönüşen Dodurga, aynı zamanda tek muhtarlık haline getirilmiştir (Anonim, 2012).

Kasabanın kuzeydoğusu ve doğusu; kuzey-güney istikametinde uzanan Eşeler Dağı silsilesi ve Eşeler Yaylası ile çevrilidir. Eşeler Yaylası düzlüklerinden doğan Değirmendere, halk Türkçesinde değirmenlerin bittiği yerden sonra kısaca "Çay" - “Koçaçay” adları ile anılır. Sözgelimi; “Çaya sel gelmiş!” cümlesinde olduğu gibi… Dalaman Çayının kollarından olan ve suyu da yaz mevsiminde bahçelerimizi sulamakta kullanılan Değirmendere (Dodurga çayı), Yazır Kasabası ile doğal sınır oluşturur. 

Yukarı Dodurga-Yazır Karayolu üzerinde, Dodurga Çayı üzerindeki Tepecik Mevkiine yakın Helvacı Köprüsü ise, iki Oğuz boyunun adını taşıyan kadim yerleşimler arasında ulaşımı sağlar.
Kuzeydoğusundan Eşeler Dağının zirveleri (Akkaya Dorusu (Doruğu): 2268 m) (Resim 3) ve zirvenin doğusunda uzanan Değirmendere’nin doğduğu yaylalarımız, Muza çiftliği, kuzeyinde Bademli (Payamlı) köyü ve Sazak Mahallesi ile çevrilidir. Batısında, kuzey-güney istikametinde uzanan Karadağ yer alır. Güneybatısında yine kuzey-güney istikametinde uzanan Karadağ'ın en güney ucu olan Bangraz Burnu ve Denizli-Antalya Karayolu olan kadim Uluyol bulunur.


Güneyimizdeki Yazır yerleşimi, kadimden beri komşumuzdur. Yazır ile birlikte, güneybatıya doğru hilâl gibi Kasabamızı çevreleyen Gümüş ve Kumavşarı yerleşimleri de komşularımızdır. Adı geçen bu kasaba ve köylerde, sabah ezanları karşılıklı olarak rahatlıkla duyulur. Yöremize, yakın çevrede “Yaka Bucağı” da denilmektedir. 2003 yılında turizme açılan ve Türkiye’de turizme açık 14 mağaradan biri olan Keloğlanlar Mağarası (Dağdaş ve ark., 2005), Dodurga’dadır. Turizme açık mağara sayısı, 2018 yılında 31’e ulaşmıştır. Mağara; Bucakiçi Mevkiinde, Köyyeri denilen muhitin (küçük tepecik) hemen batısında yükselen Karadağ’ın (1421 m) Keloğlanlar Yakası’nda bulunmaktadır.”.

5-      DODURGA’NIN  TARİHÇESİNE  KISA  BİR  BAKIŞ

Acıpayam Kasabamızın ve ovamızın köklü bir tarihi geçmişi vardır. Sözgelişi, kasabamızın yerleşim yerinde ve güneye doğru uzanan bahçelerde ve ovada Roma ve Bizans dönemlerinden kalma yıkık kilise kalıntıları (Kirse mevkiinde), Yukarı Dodurga mezarlığında mezar taşları, lahitler bulunur. Hatta Ören yeri[10] olarak bilinen mevkiden toplanan eski paralar v.b. eserler de bulunmaktadır. Ayrıca Dutludere mevkiinde yer alan ve halkın Gavur yolağı olarak adlandırdığı kayalara oyulmuş kaya merdiveni de (Resim 6) geçmişin canlı izlerini gözler önüne koymaktadır. Roma ve Bizans döneminden önceki yerleşimlere ait olan Alacahüyük, Hüyükbaşı hüyükleri ve Karadağ’da Taşlıçağıllar mevkiinde yer alan kaya mezarları (Resim 5), araştırma ve kazı çalışmalarına konu olacak zenginlikte tarihi kalıntılardır.

Ecdadımız Selçuklu ve Osmanlı Dönemi eserlerinden ise bazı tarihi evler, çok değerli mezar taşları, camiler, türbeler de kasabamızda ve yakın çevremizdeki kasaba ve köylerde bulunmaktadır. Ünlü muallim rahmetli Ali Vehbi de, 1331 (1915) yılında tamamladığı “Acıpayam” adlı eserinde; “… Burada, Roma ve Yunanlılar devrine ait eski eserler de mevcuttur.” (Ali Vehbi, 1951: 344) diyerek ilk bilgileri vermiştir.

Acıpayam (eski adıyla Karaağaç) ovası, Oğuz boylarının belki de Türkiye’de en yoğun şekilde birlikte bulundukları yerleşim birimlerini bağrında barındırmaktadır. Bu tesbiti Ali Vehbi de yapmıştır. Kurduğu cümle şöyledir: “… Hudutları yüksek dağlarla çevrilmiş olan Acıpayam bölgesinde yaşıyan halk tamamiyle Oğuz ve Kınık boylarına mensup Türkoğlu Türkdürler. (Ali Vehbi, 1331: 9).



Resim 5: Taşlıçağıllar mevkiindeki kaya mezarı (Said DAĞDAŞ, 1999) 


 
Resim 6: Dutludere’de meşhur Gavur Yolağı (Osman Ünlü, 21.1.2018).

Başta biz Dodurgalılar, yanıbaşımızda komşumuz Yazır, yine komşumuz Kumavşarı, Garkın çiftliği, Karahüyükavşarı, Yüreğil gibi Oğuz boyları[11] yurdumuzun bu güzelim ovasında yerleşip mekan tutmuşlardır.

Anadolu’nun fetih ve iskânında en önemli görevi Oğuz boyları üstlenmişlerdir. Çünkü Oğuzlar Anadolu’ya gelirken tamamen müslüman olmuşlar ve bu sebeble müslüman Türk manasına Türkmen adıyla anılmaya, daha 11. asrın başında başlanmışlardır.[12]

Acıpayam ovası, Anadolu Selçukluları döneminde Gölhisar olarak anılmıştır. Oğuzların Avşar boyuna bağlı Karaağaç Baba’[13]nın önderlik ettiği Türkmen boyları Selçuklu sultanı I. Mes’ud döneminde (1116-1155) yoğun olarak bu ovada yerleşmişlerdir.[14] Karaağaç ovası olarak adlandırılması da muhtemelen o tarihlerden kalmadır. 

Ayrıca II. Haçlı Seferi’ne katılan Haçlı orduları Denizli’yi Acıpayam’a bağlayan Kazıkbeli Geçidi’nde 1148 yılında Türkmen boyları tarafından mağlup edilmiş, Denizli üzerinden Antalya’ ya geçmeleri bu nedenle oldukça zor olmuştur.[15] Sultan I. İzzeddin Mes’ud döneminden itibaren (1116-1155) bilindiği üzere Anadolu toprakları artık Romania değil, Turkia olarak anılmaya başlanmıştır.[16] Timur’un ordusu Denizli üzerinden İzmir’e gitmiştir (Umar, 1998: 161).

Acıpayam ve havalisi, bağlı olduğu Germiyanoğlu tarafından kızı Devlet Hatun’un çeyizi olarak Beyazıd Han’a hediye edilerek Osmanlı Devleti’ne bağlanmıştır.[17]

Türklerin Denizli ve Burdur’da görülmeleri ilk defa 1070 yılında gerçekleşmiştir. Sultan Alparslan’ın akıncı komutanlarından Afşin Bey, maiyetindeki Türk birlikleri ile Malazgirt Savaşından önce 1070 yılında Honaz (Colossea)’ı alarak Denizli[18]’ye kadar gelmiştir. Denizli yakınlarındaki Laodikya ve Khonai (Honaz)’ı ele geçirip yağmalamış ve geri çekilmişlerdir (Umar, 1998, s. 80). I. Kılıçarslan ve I. Mes’ud dönemlerinde Türkmenler akın akın bölgeye yerleşmişlerdir. II. Kılıçarslan’ın Bizanslıları Denizli’de, Çivril yakınlarındaki Kufi çayı vadisi[19]nde, (Myriokephalon)’da kesin olarak mağlup etmesinden sonra da (17 Eylül 1176) Anadolu topraklarının ilelebet sahibi olmuşuzdur.[20],[21] 

Hatta Kufi Çayı Vadisinde Türkmenlerin kazandığı zafer, müslümanlar arasında “Malazgirt Zaferine benzer bir bayram havası” meydana getirmiştir (Turan, 1981, s. 305).

Acıpayam Ovasını boydan boya, kuzey-güney doğrultusunda kat eden Denizli-Antalya karayolunun yöredeki adı Uluyol’dur. Uluyol’dan nice ordular, nice ünlüler de gelip geçmiştir. Sözgelimi dünyaca meşhur İslâm seyyahı İbn-i Battuta henüz 22 yaşında iken, 1325 yılında Fas’ın Tanca şehrinden başladığı yolculuğunun Anadolu topraklarına ilişkin bölümünde, yaklaşık 670 sene önce geçtiği Acıpayam ovası ve halkına dair gözlemlerini aşağıda şöylece ifade etmektedir:

Karaağaç yemyeşil bir ova olup Türkmenlerle meskundur.” (Battuta, 1355, s. 207).

Acıpayam adlı eserin müellifi olan Ali Vehbi, eserinde sadece bir kaynağa atıf yapmıştır. Atıf yaptığı Denizli Tarihi, s. 35’de yer verilen bilgi de İbn-i Batuta’nın Seyahatnamesi’nden alınan Karaağaç Ovasının tarifidir. Bu tarif esasen yukarıda verilmiştir. Eserinde ise yukarıdaki ilgili ifade; “…Gölhisar sultanı Mehmed Çelebidir. Eğirdir meliki Sultan Ebu İshak’ın biraderidir. Karaağaç tarikiyle oradan inhiraf eyledik. Bu yeşil belde bir sahra olup Türkmen ile meskundur…”. (Ali Vehbi, 1331 (Rumi), s. 14) şeklindeki Türkçe tercümesiyle verilmiştir.

17 Eylül tarihi, Anadolu’nun Türkleşmesinde Malazgirt’ten sonra en önemli tarihi gerçektir. Bu nedenle harikulade bahçeleriyle Anadolu’nun Şam’ı olarak anılan [22],[23],[24] Denizli’miz ve ilçelerinde bu tarihin birlik ve kardeşliğin tekrar canlandırıldığı gün olarak kutlanmasını öneriyoruz.

Yine bu kapsamda gururla ifade edelim ki; 15 Mayıs 1919’da İzmir’in Yunan’ın işgaline uğradığı o talihsiz günlerde işgalden dört saat sonra Türkiye’de ilk toplu direniş ve tepki Denizli’ de, eski müftülük binasının bulunduğu Kayalık Mahallesi’ nden gelen halkın Belediye Binası önünde toplanmasıyla Denizli müftüsü Ahmed Hulusi Efendi önderliğinde gerçekleştirilmiştir. 

Yine ilk defa Ahmed Hulusi Efendi tarafından Yunan’a karşı cihadın farz olduğuna dair fetva verilmiş, Anadolu’ da ilk Heyet-i Milliye tabiri de bu zat tarafından dile getirilmiştir.[25]

6-      DODURGA  KELİMESİ  NE  MANAYA  GELİYOR?

·         Yurt bilip vatan tuttuğumuz bu güzelim ovada iki Dodurga ( ﺪ ﻮﻪ) bulunmaktadır. Yukarı Dodurga ve Aşağı Dodurga… Dodurga boyu, 24 boya ayrılan Oğuz Türklerinin[26] Boz-Ok koluna mensup bir boyunun ismidir.[27]

·         Dodurga boyu Oğuzların Boz-Ok[28] lar koluna bağlıdır ve Oğuz Han’ın altı oğlundan biri olan Ay Han’dan çoğaldıkları kabul edilmektedir. Komşumuz Oğuz boyu Yazır da, Ay Han’ın oğullarındandır. Ay Han oğullarının İslamiyet öncesi kutsal olarak telakki ettikleri kuş (ongun) kartaldır. Garkın ve Avşar boylarının bağlı oldukları Yıldız Han oğullarının kutsal hayvanı da tilkidir.[29] Dodurga kelimesi sözlüklerde ve tarihi kaynaklarda Ülke alan, mülk tutan, yerleşip sahip çıkan, yurt edinen anlamlarına gelmektedir.[30] Cami-üt Tevarih adlı eserin yazarı Reşideddin’e göre de “yurt alan, yurt koruyan” anlamına gelmektedir.[31] Boyumuzun damgası Kaşgarlı’ya göre (۷۸), Reşideddin’e göre (تد), Yazıcıoğlu’na göre (Л)[32] biçimindedir. Kaşgarlı Mahmud’un kaleme aldığı Divan-ı Lügat-it Türk adlı meşhur ilk Türkçe lügatte ilk defa Dodurga ismi Totırka olarak geçmiştir. [33],[34] Bu vesileyle diğer Oğuz boylarıyla beraber Türk tarihi ile uğraşanların tamamı Dodurga ismine aşinadırlar.

7-      DODURGA VE YAKIN ÇEVRESİNE VERİLEN AD: “YAKA  BUCAĞI”  ve  ÖZELİKLERİ

Yukarı Dodurga, Aşağı Dodurga, Yazır ve Gümüş isimli yerleşim birimlerinin bulunduğu yamaçlara civar köylerde Yaka bucağı denir.[35] Yöreye bu adın verilmesine, Yaka bucağında yer alan yerleşimlerin, ovanın bitiminde yükselen yamaçlarda kurulmuş olmaları neden olmuştur. Yaka bucağının, bilhassa Yukarı ve Aşağı Dodurga’nın civara nam salan belli başlı özellikleri aşağıdadır:

·         19. yüzyıl başında İran’da yazılan bir eserde, kalabalık bir Dodurga boyunun Türkmen çölünde (Harezm) dayanıklı koşu atları yetiştirdikleri kaydedilmektedir.[36] Bugün de Türkmenistan’da at yetiştiriciliği yaygın bir Türk geleneğidir (Yavuz Bülend Bakiler’in hazırladığı bir belgeselde Türkmenistan’ın Ahilkelek adıyla anılan meşhur atlarıyla ilgili olarak bilgi verilmiştir.). Muhtemelen Türkistan’da Dodurgalıların at yetiştiriciliği konusunda ihtisas sahibi oldukları söylenebilir.

·         Dodurga ismiyle anılan yerleşim merkezleri, 16. yüzyılda hazırlanan tahrir defterlerinde 24 olarak verilmiş iken, bu sayı Cumhuriyet döneminde ülke genelinde 16[37]ya inmiştir.

·         Dodurga adını taşıyan önemli yerleşimlerden hemen hatırımıza gelenlerden birisi Çorum’un Dodurga ilçesi, diğeri Osmanlı Devleti’ni Kayı boyuyla birlikte kuran Bilecik-Bozüyük’ün Dodurga nahiyesidir. [38],[39] 

Bu nedenle 600 yıllık Osmanlı Cihan Devleti’nin mayasında boyumuz Dodurga’nın da katkısı vardır.

·         Öncelikle kasabamız kıbleye bakar. Kuzeye, poyraza kapalıdır. Bu nedenle çevreye göre çok ılımandır. Zeytin ve Antep fıstığı dahil (hatta 40-50 yıl öncesine kadar pamuk bile yetiştirilmiş ve dokunmuştur) her türlü meyve ve sebze civarda en evvel kasabamızda yetiştirilip pazarlara arzedilmektedir. Kasabamızın bu bağlamda tarımda sanayileşmenin yöremizde öncüsü olacak biçimde sera üretiminin geliştiği bir beldeye dönüşmesi gerekmektedir. Baklası, salatalığı, domatesi, biberi, karpuzu, elması ile meşhurdur. Belediyemizin ambleminde de karpuz ve tütün birlikte yer almaktadır [40]. Örtü altı sebze fidesi ve sebze yetiştiriciliğinin öncüsü kasabamızdır. Bağyanı ve Bağarası olarak anılan bahçelerimizde ceviz, yamaçlarda badem bol miktarda yetişir. Top tarhanası, yalnızca civarda tanınmakla kalmayıp, Almanya’ya kadar ün salmıştır. Kış gecelerinde kuru üzümle cevizin ve ayrıca top tarhana ile cevizin çay içerken birlikte yenmesi çok hoş bir damak tadıdır. Bu sebeble kış mevsiminde eve gelen misafirlere yapılan ikramda genellikle tarhana, ceviz ve kuru üzüm bulundurulur. Mersin (Myrtus communis L.) kokulu pekmezi de ayrıca kasaba dışında yaşayan bizlerin en çok aradığı kışlık gıdalar arasındadır.

·         Eşeler yaylasının davar ve koyun yoğurdu meşhurdur ve Salı günleri kurulan Acıpayam pazarında Dodurga yoğurdu namıyla kapışılmaktadır. Bütün Acıpayam ovasında olduğu gibi halkın önemli geçim kaynaklarından birisi de, eskisi kadar yaygın olmasa da tütün yetiştiriciliğidir.

·         İstanbul’da askerliğini yaparken dünya başpehlivanını yenen Ahmed Ali Pehlivan[41], hem İstanbul’da, hem de bütün Ege’de kasabamızın nam salmış bir yiğididir. Ahmed Ali Pehlivan ve beraberinde güreşlere katılan 50-60 kişilik Dodurgalı yağlı güreş ustaları düğünlerde-derneklerde kasabamızın adını Pehlivanlar Diyarı [42] olarak çevre muhitlere duyurmuşlardır. Arif pehlivan, Ese pehlivan, Fevzi pehlivan, Ramazan pehlivan, Koca Recep gibi çok sayıda pehlivan kasabamızdan yetişmiştir.[43]

·         Dodurga, elektrik tesisatı henüz yaygınlaşmadan evvel çevre köylerin akın akın un ve bulgur öğütmeye geldikleri adı üstünde Değirmenderesi olarak anılan deredeki çok sayıda su değirmeniyle meşhurdu. Eşeler yaylasından toplanıp gelen Değirmendere üstünde kurulu Başdeğirmen, Çatallar değirmeni, Mahmutlar değirmeni, Kanlı değirmen, Aşağı değirmen v.b. gibi çok sayıda su değirmeni, serin kavak[44] ağaçlarının altında sayısız misafiri ağırlamış, hatıralara konu olmuştur.

·         Misafirperverliği ile maruf olan Dodurga halkı un değirmenlerine gelen civar köylerin halkıyla kaynaşmış, tanışmış, kız alıp vermiş ve sarsılmaz bağlar tesis edilmiştir. Şimdi ise Değirmendere’nin serin sularında yetiştirilen alabalıkların tadının farkına varmak isterseniz yine Başdeğirmen’e bekleriz. Burada hemen taşı gediğine koyalım; yalnızca bizim yöremize has bir özdeyiş ve hikayesi şu şekildedir:

Dodurgalı bazı sülalelerin yerleşim yeri olan Garkın çiftliğinde; Temmuz-Ağustos sıcağında güneşin altında ekin biçerken susuzluktan dudakları kepireyen ve iyice acıkan bir Dodurgalı, doğrulup Malı Dağına dönmüş (Resim 12), Değirmendere’yi hayal edip kuruyan, kurumsayan dudaklarından;

Malı Dağı pilav olsa, Garkın Gölü goşaf olsa, Cin Alilerin[45] koca kavak kaşık olsa!.. Kaşıklasam döksem, kaşıklasam döksem!..” [46] 
dizeleri özdeyiş haline gelip dökülüvermiştir.

·         Alyazmam zeybeğini en güzel şekilde icra eden gençler Dodurgalı ve Yazırlı gençlerdir. Hele düğünlerde okucuları karşılama esnasında ve güreşlerde perdah havası olarak çalınan ve erbabınca Dodurgalı olarak bilinen yol havası, yalnızca Yaka bucağında, Acıpayam ovasında değil, Burdur ve Antalya’ya kadar Teke yarımadasının batı kesiminde düğünlere gelenlerin çalınmasını ısrarla istedikleri, kahramanlık, yiğitlik kokan bir halk musikisi zirvesidir[47].

·         Yine Ahmed Ali Pehlivanın güreşlerde perdah (peşrev) yaptığı Ağır Cezayir (Cezayeri) gaydası, düğünlerde kız evinden gelin alırken çalınan Hızlı Cezayir gaydası yöremize has ve bütün çevrede yaygın olarak icra edilen musiki şaheserleridir.

·         Yöremizin halk edebiyatı, sözlü kültür birikimi çok güçlüdür. Günlük Türkçe kullanımına aktarılmasında fayda gördüğümüz çok sayıda kelime, deyim, ata sözü, türkü ve maniler yüksek lisans ve doktora öğrencilerinin çalışmalarıyla gün ışığına çıkartılmayı beklemektedir.[48]

·         Dodurgalılar çevrede nüktedanlıkları ile tanınırlar. Sözgelimi yaşayan Nasreddin Hoca diyebileceğimiz Fazıl Hoca bütün Acıpayam ovasında nüktedanlığı ile tanınmaktadır.

·         Dodurgalıların bir diğer maharetli oldukları meslek dalı yapı ustalığıdır. Civar köylerde, kasabalarda ve hatta çevre ilçelerde çok sayıda ev yapan Dodurgalılar, 25-30 yıldır Denizli ve Acıpayam’ da çok sayıda binanın yapımını üstlenmişlerdir.

·         Yöremize, kasabamıza has yemek kültürümüz çok zengindir. Bunların bir kısmı turistik amaçlarla geliştirilmeli ve yalnız yöremizde değil, Denizli ve Antalya’ya kadar tanıtılıp yaygınlaştırılmalıdır. Bazıları aşağıda verilmiştir: Eşeler yaylasının davar ve koyun yoğurdu, Etli katmer,[49] ıspanaklı katmer, yağlı katmer, sütlü sarma, ilibadı sarması, dolma, yahni, bayram gömbesi (haşhaşlı veya cevizli), ekmek makarnası.

·         Mahalli kültürümüz de çok zengindir. Bu kültürel zenginliğin bazı örnekleri şöyledir:

·         Yeni doğan çocuğun şükrü için dağıtılan “gövbet şekeri”, her yıl Dedeler’de, Kocakavak’ta veya Yumrukaya mevkilerinde yapılan yağmur duaları, gündönümüne yakın düzenlenen yaylaya çıkma şenlikleri, bebek tuzlama geleneği, Arefe günleri öğle namazından sonra yapılan toplu duayı takiben gerçekleştirilen mezarlık ziyaretleri, Camiyanı’nda namazdan sonra yapılan bayramlaşma halkası (Resim 7), Cuma günü Cuma namazından çıkan cemaatle yapılan duadan sonra düğün evinde düğünü başlatma (düğün tarla), sağdıç durdurma (Resim 13), gelin avcı ananesi, düğünde düğün evine bayrak asma, kına gecesi (Resim 8), gelin almaya gidildiğinde gelin kızı uğurlarken söylenen “gelin ağlatma havası”[50], karşılaşıldığında muhakkak selamlaşma ananesi, Camiyanı’ndan, Alan Ortası’ndan veya Harmanyeri’nden yapılan asker geçirme, hacı uğurlama ve karşılama, asker duası, hacı duası, mevlid duaları gibi merasimler, yalnızca Dodurga’ya has atasözleri, deyimler ve kelimeler v.b. Günümüzde, düğünlerde “Keşkek dövme” adeti terkedilmiştir.

·         Yaka bucağı’nın insanları aynı zamanda dini değerlerine gönülden bağlıdır. Kasabamız, çok sayıda medrese eğitimi alıp ilim adamı yetiştirmiş olan büyükleriyle de meşhur olmuştur. Kıraat üstadları Mollalar sülalesinden Mustafa Efendi, talebesi Ali Hoca ve yetiştirdikleri talebelerin verdikleri hizmetler kasabamızın çevreye yaptığı en güzel hizmetler arasındadır.

Resim 7: Yukarı Dodurga Çarşı Camisinde bayramlaşma halkasında bayramlaşma (Said DAĞDAŞ, 1990).

·         Yaylamız Eşeler yaylası, Acıpayam ovasının en meşhur yaylasıdır. Eşeler Dağı Acıpayam ovasının doğusunu kuşatmaktadır (Resim 3). Bu yayladan doğan Değirmendere ve Aksu dereleri Dalaman çayının doğduğu, beslendiği ilk su kaynaklarıdır. Yaylanın doğusunda Burdur’ un Yeşilova, Karamanlı, Tefenni ilçeleri yer alır. Batısında da kasabamız başta olmak üzere Yaka bucağı yer almaktadır. Maden yatakları bakımından zengindir. 

Eşeler dağında birinci derecede önem taşıyan yayla ve meralar yer almaktadır.[51] Bir taraftan Salda gölüne uzanan, diğer taraftan 2268 m. yüksekliğindeki Eşeler Dağı-Erenler dorusu [52]-(Akkaya dorusu[53]) (Resim 14) ile yörenin en yüksek dağını bulunduran yaylamızın koyun ve davar yoğurdunun tadına da doyum olmaz. Eşeler Dağı’nın bütün bunlara ilaveten Karaçam ormanları meşhurdur.[54] 

Eşeler yaylasının Naldöken tepe, Ercöz (Erceöz) tepe, Serneferler (Kırklar) tepe, Karaçamlık (Akpınar) tepe, Karlık çukuru, Kızlar sivrisi, Yoğunoluk pınarı, Eren gediği, Aktaş gediği arasındaki bölümünde çobanlarımızın kaval sesleri koyun sürülerinin çan seslerine bütün yaz boyunca eşlik etmektedir. 1936 yılında Aşağı Dodurga muhtarlığına bağlı iken ayrılıp muhtarlık olan Bademli’[55]ye Dodurga’dan verilen ve şu anda Bademlililerin yayla olarak kullandıkları Beloluk ve Aktaş’ın “Aktaş gediğinin Beloluk’a uzanan kısmını” da dahil edersek Eşeler yaylamız Değirmendere’nin doğduğu havzanın tamamını kaplamaktadır.

Resim 8: Kına gecesinde gelin kıza kına yakma anı (1 Ekim 1988).

·         Akdeniz Bölgesi’nde yer almamız sebebiyle karstik yapıda kireçli araziler yöremizde yaygındır. Bunun tabii sonucu olarak civarda irili ufaklı çok sayıda in (≈mağara) bulunmaktadır. Turistik öneme haiz olduğu Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü (MTA) tarafından tesbit edilen ve turizme açılmasına karar verilen inlerden birinin adı Keloğlanlar İni (Kızlar İni) adıyla Karadağ’da (Resim 9-11) bulunmaktadır (Anonim, 2000).

·         Nadide sarkıt ve dikitleriyle emsalsiz güzellikler sunan inlerimiz yerli ve yabancı misafirlerini beklemektedir. 2000 yılı sonunda TRT tarafından kasabamızda bu nedenlerle çekimler gerçekleştirilmiş ve kasabamız ülkeye tanıtılmıştır. Ayrıca Aslanli İni[56] de, üniversite ve Denizli Kültür Müdürlüğünün ortaklaşa çalışma yapacakları inler arasına dahil edilmiştir.

·         Her yıl gündönümünden önce kasabamızda yaylaya çıkış günü belirlenir. Köy sığırı ile davar- koyun sürüleri ve çadır kuracak aileler aynı gün hep beraber Eşeler yaylasına çıkar. Yaylada eğlenceler düzenlenir. Gündönümüne yakın tarihlerde (Haziran’ın üçüncü haftası içerisinde) “YAYLAYA ÇIKMA” geleneğimiz süregelmektedir. 
Bu geleneğimizin ileride; kasabamızı tanıtıcı, çevre halkını birbirleriyle kaynaştırıcı v.b. güzel amaçlara hizmet etmesi için kapsamlı bir festivale dönüştürülmesini öneriyorum.

·         Zaman olanca hızıyla akıp gidiyor. Yalnız akıp gitmekle kalmıyor, şartları da tamamiyle değiştiriyor. Eşeler yaylasının Çat Boğazı’nda DSİ (Devlet Su İşleri) tarafından yapılmasına karar verilen EŞELER BARAJI hem Acıpayam ovasını dört koldan sulayacak, hem de yalnız kasabamız ve Yaka bucağının değil, nüfusu yarım milyonu aşan Denizli şehrimizin içme suyu ihtiyacını karşılayacak; elektrik üretimi de gerçekleştirilecektir. Çünkü baraj havzasında hiçbir yerleşim yeri, kirletici unsur bulunmamaktadır. 

Hatta bu barajın Dodurga’da kurulacak bir kooperatif vasıtasıyla işletilerek gelirinin kasabamıza aktarılması da hesaba katılmalıdır.[57] Buna dayalı olarak Dodurga’nın yerleşim alanı da giderek genişleyerek yakında Karadağ’ın Banraz[58] Burnu’na dayanacaktır.


Resim 9: Dodurga-Keloğlanlar-Kızlar ininin[59] görünümü - I (Anonim,2009a, http://www.dodurgalar.net/,15.1. 2009).

·         Bu doğrultuda Dodurga’da seracılık, meyvecilik, tekstil meslek yüksek okulu benzeri bir yüksek okul açılması için girişimlerde bulunulmalıdır. Bilindiği üzere Denizli’mizin bazı kasabaları tek başlarına ticaretin herhangi bir yönü ile meşhur olmuşlardır. 

Söz gelişi Yatağan halkı bıçakçılıkta, Yeşilyuva halkı ayakkabıcılıkta, Kızılcabölüklüler, Buldanlılar, Babadağlılar dokumacılıkta, Honazlılar kiraz ve domates yetiştirciliğinde meşhurdurlar. Dodurgalılar da seracılıkta meşhur olagelmişlerdir. Bu nedenle bir yüksek okula sahip olma hakları vardır.




Resim 10: Dodurga-Keloğlanlar-Kızlar ininin[60] görünümü - II 

                    (Anonim, 2009a http://www.dodurgalar.net/, 15.1. 2009).



Resim 11: Dodurga-Keloğlanlar Mağarasından yeni bir kare (Osman Ünlü, 31.1.2017).

Tablo 1: Türkiye’de mevcut, Dodurga adını taşıyan yerleşim birimleri listesi ve nüfus hareketleri (1935-2008)

Sıra Nu:
Yerleşim Yerinin İsmi
Mevcut İdari Teşkilat
İli
İlçesi
Rakım (m)
Nüfusun  Dönemlere  Göre  Değişim  Seyri






1935 [61]
1960 [62]
1980 [63]
1990[64]
2000[65]
2008[66]
1.
DODURGA [67]
İlçe
Çorum
Dodurga
590
1204
2062
3395
3974
3431
3240
2.
Dodurga [68] (Büyük Dodurga)
Belediye
Bilecik
Bozüyük
1121
1506
2173
2105
2768
2847
2555
3.
Dodurgalar [69]
Belediye[70]
Denizli
Acıpayam
970-1000
1147[71]
1704 [72]
2 212
2 633 [73]
2403
2050
4.
Dodurga
Belediye
Çankırı
Orta [74]
1392
1010
1556
860
2683
2881
1319
5.
Dodurga
Köy
Çankırı
Çerkeş
950
80
140
68
32
42
23
6.
Dodurga[75]
Köy
Afyon
Sandıklı
988
223
374
436
430
358
288
7.
Dodurga [76]
Köy
Ankara
Yenimahalle
1025
337
359
414
366
922
----[77]
8.
Dodurga
Köy
Bolu[78]
Merkez
791
113
147
898
284
627
----
9.
Dodurga
Köy
Bolu
Mudurnu
1100
162
215
173
178
155
141
10.
Dodurga[79]
Köy
Muğla
Fethiye (Eşen Nahiye M.)
850
808
825
798
715
512
644
11.
Dodurga[80]
Köy
Sinop
Boyabat
450
274
436
445
377
290
190
12.
Dodurga
Köy
Tokat
Çamlıbel (Nahiye M.)[81]
1130
408
540
461
352
228
143
13.
Dodurga[82]
Köy
Bartın
Ulus
260
285
459
640
505
316
272
14.
Yenidodurga (Küçük Dodurga)
Köy
Bilecik
Bozüyük
971
269
398
321
167
116
74
15.
Tödürge (Demiryurt) [83]
Köy
Sivas
Zara
1310
731
807
537
323
275
162
16.
Hacıömerler (Dodurga) [84]
Köy[85]
Balıkesir
Dursunbey
680
232
289
367
338
412
413

8-      OSMANLI  TAHRİR DEFTERLERİNDE  DODURGA  HAKKINDAKİ   BAZI  KAYITLAR

Vakıflar Genel Müdürlüğü - Hurufat Defterleri üzerinde Tuncer BAYKARA’nın yaptığı arşiv araştırmaları neticesinde; özellikle 1307/1892 Salname Yıllıklarının bilgi bakımından hayli mufassal olduğu ve bütün köylerin nüfuslarının da bulunduğu belirtilir. Karaağaç kazasındaki hemen hemen bütün köylerin 1870 ve 1890 yıllarına ait iki ayrı dönemdeki nüfuslarının bu salnamelerden öğrenilebileceği bilgisine ayrıca yer verilmektedir (Baykara, 2003). Dodurga hakkındaki bazı salname örnekleri ve açıklamaları aşağıda sunulmuştur:

Eylül 1703 ile Mayıs 1712 tarihli kayıtlarda;
Şehr-i Cemaziyelevvel 1115 (Eylül 1703):
* Karaağac-ı Gölhisar''da; TOTURGA nam karyede, Ahmed Mescidinde nim akça ile İmam İshak feragat Molla Yunus'a be arz ı Kadı inayet.

Şehr-i Şevval 1117 (Ocak 1706=16.I-13.II.):
* Karaağac-ı Gölhisar'da TOTURGA karyesinde Karaman Bey Camiinde bir akça ile hatib Mustafa ref'inden Halil'e be-arz-ı Kadı inayet,

Şehr-i Şaban 1118 / Kasım 1706:

* Karaağac-ı Gölhisar'da TOTURGA nam karyede Bey Camiinde bir akça ile Hatib Mehmed Ali üzerinden Halil almagla be-arz-ı Kadı inayeten ibka.

Şehr-i Rebiülahir 1124 /Mayıs 1712:

Şehr-i Cemaziyelahir?.

* Karaağac-ı Gölhisar'da, Toturga nam karyede Karaman Bey Camiinde aşirhan kimse de olmayub nim akça ile Ahmed'e inayet,

* Karaağac-ı Gölhisar'da, Todurga nam karyede Karaman Bey Camiinde müezzin olmayub bir akça ile inayet…” denilerek;

·         1700’lü yıllarda Dodurga yerine Toturga yazılışının kullanıldığı,
·         Dodurga’da Ahmed Bey Mescidi, Karaman Bey Camii ve Bey Camii’nin bulunduğu,
·         Muhtemelen merkezi bir konumda bulunması ve Bey Camii Olması hasebiyle “Karaman Bey Camiinde” hem müezzin, hem de aşirhan görevlendirildiği,.. bilgilerine ulaşılmaktadır.

9-      DODURGA’NIN  KONUK  ODALARI  HAKKINDA  KISA  BİLGİ

Misafirperverliği ile tanınan Dodurga’da, misafir ağırlama mekanı olarak da tarif edilen çok sayıda vakfedilen “Oda” bulunmakta idi… Günümüzde ise, işlevleri kalmadığı için satılmışlar ve yerlerine satın alanlar tarafından yeni binalar-evler yapılmış ve/veya mescid ya da cami yapılmıştır. Odaların büyük çoğunluğu 1960'lı yıllara kadar, hatta bazıları 1980'li yılların sonuna kadar hizmet vermişlerdir. Odaların bazı özellikleri şunlardır:

- Odalar "tek saray" idi... Altına mal bağlanır, üstünde kalınırdı. Hayır yapmayı çok sevenler; gelen misafirlere birer kase çorba-yemek verirlerdi. Gelen misafirler, mallarını yemlemek için torba torba saman dererlerdi komşulardan (1341'li F. Dağdaş'dan naklen Said Dağdaş, 20.07.2002)...

Ali Vehbi de altta verdiği bilgi demetinde, Dodurga’daki üç önemli odanın ismine yer vermiştir: “Kazamızda misafir odası sahiplerine (Hanedan) derler. Hane sahibi mutlak hayır sahibi demektir… Her misafir odası leylî ve meccanî birer handır. Misafirleri her türlü esbabı istirahatları temin edildiği halde aslâ ücret alınmaz. Hatta yemlik arpa tedariki gibi bedeli verilmesi lâzım gelen şeylerden dahi para alınmaz… Misafirperverlik mefkûresini bir aşk halinde yaşatan meşhur ve ünlü hânedanlarımızdan bazılarının isimlerini söyleyebilirim: “… Acıpayamlı Kirli oğlu Ahmed Ağa, Darıverenli Abdurrahman Ağa, Dodurgalı Hacı Mehmed Ağa, Kadir Ağa, Demirci Molla Hüseyin,..”” (Ali Vehbi, 1951, s. 57, 58). Altta temin ettiğimiz bilgilerde, Kadir Ağa Odası hakkında bilgi edinilememiştir.

Kasabamızda (Yukarı Dodurga'da) meşhur bazı “oda”ların isimleri ve özellikleri, adlarını taşıyan sülaleler ve yakın tarihte işlevleri hakkındaki kısa bilgiler aşağıda naklen takdim edilmiştir:

1- HACI MEHMED AĞA ODASI: İdarecileri: Hacı Mehmed Ağa ve oğlu Numan (Ali Vehbi, 1951, s. 344),

2- TATARLAR (DEMİRCİLER) ODASI: İdarecileri: Hacı Süleyman oğlu Molla Hüseyin ve oğulları İsmail ve Sadık (Ali Vehbi, 1951, s. 344). “Elif Ninemin kardeşi olan Buhurcuların öldürdüğü Molla Hüseyin yaptırmış...” (F. Dağdaş'dan naklen S. Dağdaş, 20.7.2002),

3- MISIRLI ODASI: İdarecileri: Arap Hacı Mehmed ve oğlu Ömer (Ali Vehbi, 1951, s. 344),

4- DIĞANLAR ODASI: Çayırlık Mevkiindedir. "Müftülerin Mustafa'nın ev yaptığı yer. Nezire'nin Salih Dayın 10-15 sene kaldı son deminde..." (1341'li F. Dağdaş'dan naklen Said Dağdaş, 20.07.2002).

5- TANISKALAR ODASI: İdarecileri: Hacı Tanıska ve oğlu Hacı Mehmed (1306’lı Çanakkale Gazisi),

6- AĞALAR ODASI: Ali Vehbi eserinde Kadir Ağa’dan da (Ali Vehbi, 1951, s. 58) bahsetmiştir. Ancak “Dodurga” başlığı altında Ağalar Odası hakkında bilgi vermemiştir (Ali Vehbi, 1951, s. 344).

7- HACILAR ODASI: “Hacıoğlu kızı Ayşe ninenin oğlu Hidayet Dayının yeni evinin olduğu yerdeydi…” (F. Dağdaş'dan naklen S. Dağdaş, 20.7.2002),

Not: Hacıoğlu kızı, Hacı Hatiplerin Said Hoca’nın ikinci eşi olan Ayşe ninemizin anasıdır.
8- CINGILLAR ODASI: Medresenin olduğu yerdeydi. Kalaycılar-satıcılar gelir, kalırdı...” (F. Dağdaş'dan naklen S. Dağdaş, 20.7.2002),

9- HACI AĞALAR ODASI:Hacı Ağaların eski evinin yola bakan tarafı…” (F. Dağdaş'dan naklen S. Dağdaş, 20.7.2002),

10- MOLLA HASANLAR ODASI (Azizim Ahmed dayının oğlu İsmet'in ev yaptığı yerdeydi. Az çalıştı...)

11- MOLLALAR MESCİDİ (Mescid Odası): “Hem Oda, hem de Mescid idi. Bir odasında misafir kalırdı, diğerinde namaz kılınırdı...” (1341'li F. Dağdaş'dan naklen Said Dağdaş, 20.07.2002)…

Mollalar Mescidi/Odası, 1987 yılında tamamen “Cami”ye çevrilmiştir. Yaptıran sülalenin adı ile anılmaktadır. Günümüzde, “Mollalar Camii” adı ile anılan kadrolu bir camidir.
Dodurga’da dört cami ve bir Kur’an-ı Kerim Kursu hizmet vermektedir:

a)      Çarşı Camii (Yukarı Dodurga’nın merkezinde, Cami Yanı Mevkiinde olup, Çarşı Mahallesindedir.),

b)     Tuzluk Camii (Değirmenderesi-Muza Mahallesi yolu üzerinde olup, Tuzluk Mahallesindedir.),

c)      Mollalar Camii (Arıkbaşı Mevkiinde olup, Çarşı Mahallesindedir.) ve

d)     Aşağı Dodurga Camii (Aşağı Mahalle’dedir.)…

e)      Kur’an-ı Kerim Kursu (Çarşı Mahallesindeki mescidin sınıfa dönüştürülmesi ile yeniden hizmete alınmıştır).
Dodurga’da ilkokul ve ortaokul bulunmaktadır.

Not. Türk Yurdu dergisinin 172. sayısında, (DAĞDAŞ, S., ve DAĞDAŞ, F. B., 2001: Denizli-Acıpayam-Dodurgalar Kasabasının Tarihçesi ve Bugünkü Durumu, Türk Yurdu, Evren Yayıncılık, Cilt: 21 (53), Sayı: 172 (533), Ankara, s. 42-49, 64 s.) adıyla yayımlanan makalede, bazı gerekli güncellemeler yapılmıştır.

Makalenin güncel sürümü, 2018 yılında 
Türk Boyları Dergisinin Mayıs ve Haziran aylarında yeniden yayımlanmıştır. 

10-  KAYNAKÇA

Anonim, Türk Ansiklopedisi, Cilt XIII, Milli Eğitim Basımevi.
Anonim, Yurt Ansiklopedisi, Türkiye, İl İl: Dünü, Bugünü, Yarını, Denizli.
Anonim, 1935, Genel Nüfus Sayımı, Kat’i ve Mufassal Neticeler-İdari Taksimat İtibarile Nüfus Miktarı, 20 Ekim (İlkteşrin) 1935, T.C. Başbakanlık İstatistik Genel Direktörlüğü, Neşriyat Sayısı: 75, Ankara.
Anonim, 1940, Genel Nüfus Sayımı- Vilayetler, Kazalar, Nahiyeler ve Köyler İtibarile Nüfus ve Yüzey Ölçü, 20 İlkteşrin 1940, Ankara, Yayın Nu.: 158, 680 s.
Anonim, 1945a, Genel Nüfus Sayımı- İl, İlçe, Bucak ve Muhtarlıklar İtibarile Nüfus Miktarı ve Yüzey Ölçü, 22 Ekim 1950, Türkiye Cumhuriyeti Başvekalet İstatistik Umum Müdürlüğü, Neşriyat Sayısı: 75, Ankara, 649 s.
Anonim, 1950, Umumî Nüfus Sayımı- Vilayet, Kaza, Nahiye ve Köyler İtibariyle Nüfus, 20 İlkteşrin 1940, Ankara, Neşriyat No: 359, 395 s, 15 Kasım 1954.
Anonim, 1960, Genel Nüfus Sayımı,  İlçe, Bucak ve Köyler İtibariyle Nüfus, 23 Ekim 1960, T.C. Başbakanlık Devlet İstatistik Enstitüsü Yayın Nu: 444, Yayın Tarihi: 1963, D.İ.E. Matbaası, Ankara, 601 s.
Anonim, 1945, İslam Ansiklopedisi, 9. ve 10. Cilt, MEB Yayınevi, İstanbul.
Anonim, 1953, Encyclopedia Britannica, Volume 7, Chicago, Toronto, London, Printed in Britain.
Anonim, 1955, The Encyclopedia Americana, The International Reference Work, New York, Chicago, Washington D.C., Printed in the U.S.A..
Anonim, 1960, Genel Nüfus Sayımı,  İlçe, Bucak ve Köyler İtibariyle Nüfus, 23 Ekim 1960, T.C. Başbakanlık Devlet İstatistik Enstitüsü Yayın Nu: 444, Yayın Tarihi: 1963, D.İ.E. Matbaası, Ankara, 601 s.
Anonim, 1980, Genel Nüfus Sayımı, İdari Bölünüş, 12.10.1980, D.İ.E. Yayın Nu: 954, Yayın Tarihi: 10.09.1981, D.İ.E. Matbaası, Ankara.
Anonim, 1990 a, Genel Nüfus Sayımı, İdari Bölünüş, 1990, D.İ.E. Yayın Nu: 1457, Yayın Tarihi: 25.04.1991, D.İ.E. Matbaası, Ankara.
Anonim, 1990 b, Meydan Larousse, Büyük Lügat ve Ansiklopedi, Meydan Yayınevi, İstanbul.
Anonim, 1992, Meydan Larousse, Büyük Larousse Sözlük ve Ansiklopedisi, 7. Cilt, Milliyet Gazetecilik, İstanbul.
Anonim, 1994, Ana Britannica, Genel Kültür Ansiklopedisi.
Anonim, 1996, “Köylü elektriğini üretti”, (11 Kasım 1996), Sabah Gazetesi.
Anonim, 1997 a, Genel Nüfus Tesbiti, İdari Bölünüş, 1997, D.İ.E. Yayın Nu: 2281, Yayın Tarihi: Eylül 1999, D.İ.E. Matbaası, Ankara.
Anonim, 1997 b, 01.08.1997 tarih ve 23067 sayılı Resmi Gazete.
Anonim, 1997 c, Merkezi Yerleşim Yerlerini yeniden tesbit eden, 25.04.1997 tarih ve 22971 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Bakanlar Kurulu Kararı, 138 s.
Anonim, 1999, Genel Nüfus Tesbiti, İdari Bölünüş, “Population Count, Administrative Division”, 1997, T. C. Başbakanlık D.İ.E. Yayın Nu: 2281, Yayın Tarihi: Eylül 1999, D.İ.E. Matbaası, Ankara.
Anonim, 2000, Denizli İl Kültür Müdürlüğünün 30.03.2000 tarihinde Said DAĞDAŞ’a gönderdiği 23.03.2000 tarihli rapor.
Anonim, 2001 a, Aylık Coğrafya ve Keşif Dergisi ATLAS, DBR Yayıncılık, İstanbul, Ağustos 2001, 162 s.
Anonim, 2001 b, Güneşin Ülkesi LYKIA Gezi Rehberi, Aylık Coğrafya ve Keşif Dergisi ATLAS, DBR Yayıncılık, İstanbul, Ağustos 2001, 35 s.
Anonim, 2007 b, Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi (ADNKS) 2007 Nüfus Sayımı Sonuçları.
Anonim, 2008 a, 6.2.2008 tarih ve  26779 sayılı Resmi Gazete.
Anonim, 2008 b, Sivas ilçeleri. http://www.tepehankoyu.com/index.php?pid=14 (İlk ziyaret tarihi: 30 Ekim 2008).
Anonim, 2009a, Dodurgalar (http://www.dodurgalar.net/ (İlk ziyaret tarihi: 15 Ocak 2009).
Anonim, 2009b, Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi (ADNKS) Nüfus Sayımı Sonuçları. (http://tuikapp.tuik.gov.tr/adnksdagitapp/adnks.zul (İlk Ziyaret Tarihi. 26.01.2009).
Anonim, 2009c, Dodurgalar Keloğlan Cave. (http://www.trekearth.com/gallery/Middle_East/Turkey/photo682587.htm) (İlk Ziyaret Tarihi. 31.01.2009).
Anonim, 2012, On Dört İlde Büyükşehir Belediyesi ve Yirmi Yedi Ilçe Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun. 6360 sayılı, 6 Aralık 2012 tarih ve 28489 sayılı Resmi Gazete
Anonim, 2018, Turizme Açık Mağaralar. http://yigm.kulturturizm.gov.tr/TR,10336/turizme-acik-magaralar.html (8.2.2018).
Azak, Gürbüz, Dodurgalı, Türkiye Gazetesi, s. 2.
Azak, Gürbüz, 2005, Denizlili Güreşçiler ve Efsane Pehlivan Dodurgalı”, Türk Dünyası-Tarih, Sayı: 222, Haziran 2005, s. 13-15 (http://www.tdkkitaplik.org.tr/kutup/turkdunyasitarih222.html)
Battuta, İ., 1355: “Battuta Seyahatnamesinin Türkiye Bölümü”, s. 201-236, Tuhfetûn Nûzzâr fî Garâibi’l Emsâr ve’l Acâibi’l Esfâr (Büyük Dünya Seyahatnamesi-2005). Baskı Cilt: İmaj İç ve Dış Ticaret A. Ş., Yeni Şafak Gazetesi, İstanbul, 512 s.
Baykara, T., 2003, Acıpayam Arastırmaları Üzerine Düşünceler.
Begliyev, Ağa Niyazi (Beyoğlu, Ağacan), 2000, Türkmen Boylarının Tarih ve Etnoğrafyası (Doktora Tezi), Mor Ajans, İstanbul, 965 s.
Çantay, H. B., 1993, Kur’ân-ı Hakîm ve Meâli Kerîm, Neşre Hazırlayan: M. A. Yekta Saraç, Tedkik: Emin Saraç, Milli Gazete, Risale Basın Yayın Ltd. Şt., İstanbul.
Dağdaş, S., ve Ünlü, O., 2007: Salda Gölü Turizm Merkezi ve Kullanım Planlaması. Göller Yöresi Sempozyumu. Isparta.
Dağdaş, S., Ay, M., ve Dağdaş, A., 2005: Denizli–Acıpayam-Dodurgalar Kasabası ve Yakın Çevresinin Turizm Potansiyeli (Keloğlan Mağarası Örneği) / Tourism Potential of Dodurgalar Town (Acıpayam District of Denizli Province) and Its Surrounding Area (Keloğlan Cave Example). Ulusal Mağara Günleri Sempozyumu ”National Cave Days Symposium” (24-26 HAZİRAN 2005)-KONYA-Beyşehir-Derebucak, Editör: Prof. Dr. İrfan ALBAYRAK, Baskı: MedyaKom Tanıtım Organizasyon Ltd. Şti., Ankara, s. 255-273, 310 s.
Dağdaş, S., ve Dağdaş, F. B., 2001: Denizli-Acıpayam-Dodurgalar Kasabasının Tarihçesi ve Bugünkü Durumu, Türk Yurdu, Evren Yayıncılık, Cilt: 21 (53), Sayı: 172 (533), Ankara, s. 42-49, 64 s.)
Göde, K., 1997,Anadolu’nun vatanlaşmasında Myrokephalon zaferinin yeri ve önemi’, “Myrokephalon Savaşı” I. ve II. Sempozyum Bildirileri, Çivril Bel. Kültür Hizmetleri Yayın Nu: 1, Basım Ajans Matbaası, Denizli, Ağustos 1997.
Halaçoğlu, A., 1997, ‘Myrokephalon Savaşı’nın Önemli Sonuçları ve Yeri Meselesi’, “Myrokephalon Savaşı” I. ve II. Sempozyum Bildirileri, Çivril Bel. Kültür Hizmetleri Yayın Nu: 1, Basım Ajans Matbaası, Denizli, Ağustos 1997.
Kaptan, Ş. T., 1993, Gönül Sultanları Denizli’de, Denizli.
Lafçı, Ali, 2000, Demiryurt (Tödürge) Köyü Rehberi, Hazırlayan: Ali Lafçı, Azer Ofset, Eylül 2000, İstanbul, 95 s.
Sayhan, Münir, 1997, ‘Neden Kufi Çayı Vadisi’, “Myrokephalon Savaşı” I. ve II. Sempozyum Bildirileri, Çivril Belediyesi Kültür Hizmetleri Yayın Nu: 1, Basım Ajans Matbaası, Denizli, Ağustos 1997.
Sevim, Ali, 1988, Türklerin Anadolu’ya Gelişleri, (Ağustos 1988), Türk Dili, Aylık Dil Dergisi, TDK Dergisi, Sayı:440.
Sönmez, F., 1986: Tarih’te Dodurga”, Türk Kültürü Dergisi, Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü, Sayı: 274 (Şubat 1986), s. 19-31 (93-105), 67 s.
Sümer, F., 1992, Oğuzlar (Türkmenler)- Tarihleri,-Boy Teşkilatı-Destanları, Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı, İstanbul.
Toker, T., 1967, Denizli Tarihi, 193 s.
Turan, O., 1981, Türk Cihan Hakimiyeti Mefkuresi Tarih, Cilt I-II, Nakışlar Yayınevi, İstanbul, 646 s.
Turfan, K., 1997, ‘Myrokephalon savaşı üzerine yeni görüşlerimiz ve Anadolu’nun bir Türk vatanı oluşu’, “Myrokephalon Savaşı” I. ve II. Sempozyum Bildirileri, Çivril Bel. Kültür Hizmetleri Yayın Nu: 1, Basım Ajans Matb., Denizli.
Vehbi, Ali, 1331, ACIPAYAM - Garbikaraağaç Halkının Asırlık Tarihçesi ve Köylerimize Serpilen Maarif Işığının Temeli Yüreğil’de Nasıl Kuruldu, Yazarı: Yüreğil Muallimi Ali Vehbi (1331), Çankaya Matbaası, 1951, 366s.
Yılmaz, A., 1997, 19. yy. ilk yarısında Yabanabad kazası sosyal ve iktisadi durumu. (Yüksek lisans tezi), Ankara, 586 s.
Umar, B., 1990, Myrokephalon Savaşının Yeri: Çivril Yakınında Kufi Çayı Vadisi, Belleten, Cilt: 54, Nisan 1990, Nu.: 209, s. 99-116.
Umar, B., 1997, ‘İkinci Myrokephalon sempozyumuna katkı’, “Myrokephalon Savaşı” I. ve II. Sempozyum Bildirileri, Çivril Belediyesi Kültür Hizmetleri Yayın Nu: 1, Basım Ajans Matbaası, Denizli, Ağustos 1997, s. 51-56.
Umar, B., 1998, Türkiye Halkının Ortaçağ Tarihi, İnkilâp Kitapevi, İstanbul, 434 s.
Büyük çoğunluğu yöremize, Dodurga’ya has seçilmiş bazı atasözleri demeti aşağıda verilmiştir:

Aç yatan, dinç kalkar! (1949’lu Dodurgalı H.Ay’dan naklen Said Dağdaş).
Gece atıştırmanın zararlı olduğunu vurgulayan bir atasözü.
Ad ver dost ol! Kız ver, hasım ol! (F. Dağdaş’dan naklen, 16.2.1986).
Hısım-akraba arası olumlu veya olumsuzlukların kaynağı vurgulanır.
Ağalık vermekle, yiğitlik vurmakla! (1929’lu M.Baz’dan naklen 9.1.2006).
Veren el ve attığını vuran yiğit övülmektedir.
At, atın önüne geçmiş de, yiğit yiğidin önüne geçmemiş!:
Yiğitliğin kuralı hatırlatılmaktadır (M. Baz’dan naklen, 12.7.2008).
Ayağı almadık taş, başa gelmedik iş olmaz! (F. Dağdaş, Kasım 1982):
İnsanoğlunun başına ne geleceği bilinmez anlamında.
Baban kim demişler katıra! At, dayım demiş! (Dodurgalı, 1929 doğumlu Mehmed Baz'dan naklen Said Dağdaş, 8 Ağustos 2013):
Kendini küçük düşürme ihtimali olan olay / soru karşısında izlenen kaçamak yolu tarif için kullanılır.
Bel evladından, el evladı yeğdir! (Dodurgalı Hacı Kamil Mak’dan nakleden yeğeni Fatmana Dağdaş’dan naklen Said Dağdaş, 21.2.1987):
Sadece kız evlatları olan bir kişinin değerlendirmesine dayanak olan atasözü.
Beşik çirkini! Mahalle güzeli! (1955’li, Dodurgalı Gülsüm Baz, 1.2.2015).
Daha yeni doğan çocuk hakkında konuşmak erkendir anlamında.
Beşikte de var, eşikte de!.. (Dodurgalı Mehmed Baz’dan naklen, 1.7.2005).
Ölüm her an kapıyı çalar anlamında kalıcı uyarı.
Böğürtlen büyüye büyüye boy aldım sanmış, süprüntüyü yığmışlar dağ oldum sanmış, Türk ata binmiş bey oldum sanmış (Fatmana Dağdaş, 09.1983):
50-60 sene öncesine kadar köylerde “ağalık” düzeni varken ağa ve sülalesi dışındaki halka Türk denilmekte imiş. Ağalara atfen söylenmiş olan bu sözde, halk hakir görülmektedir (F. Dağdaş’dan alınan bilgi). Bugün böyle bir yaklaşım artık yoktur.
Çaydan geçip çipildende boğulma! (F. Dağdaş):
İşin zor tarafını halledip kolaylayınca, beceriksizlik gösterme!
Çok koyunun, çok kuzusu olur! (Fatmana Dağdaş'dan naklen, 02.1987).
“Kaba ardıcın gürlemesi dal ile!” atasözüne yakın anlamda.
Çok laf, Kur'an'da yakışır! (1936'lı Gülizar Baz'dan, 16 Ekim 2013):
Lafın çoğunu eleştiren bir atasözü. "Keçinin tahtaya sıçtığı gibi durmadan konuşuyorsun. Çok laf Kur'an'da yakışır derler! Sus artık!"
Damattan intikam alınmaz! (1929'lu M. Baz'dan naklen, 7.2.2013):
"Meşhur atasözü: Damattan intikam alınmaz!.."
Deniz ateş alır mı? - Alır!.. (1341’li Fatmana Dağdaş’dan naklen, 1980).
Hiç umulmadık iş/olay gerçekleşebilir. Daima tedbirli olmak esastır.
Denizin yanında kuyu kazılmaz! (M. Baz, 1929 doğumlu, 23.7.2010).
Bolca kaynak varken, yeni kaynak aramak anlamsızdır.
Deve, devenin ötüşünden bilir! (M. Baz, 1929 doğumlu, 26.7.2003).
İnsan, insan sarrafıdır. Birbirini tanır anlamında.
Devenin üstünde kuduz dalar mı? Dalar! (Mehmed Baz, 11.07.2011):
Devenin üstünde kuduz dalar mı? Dalar! Minarenin üstünde bile dalar! (1341'li F.Dağdaş ve 1929'lu M.Baz'dan naklen, 11.07.2011). “Deniz ateş alır mı? Alır!..” atasözü ile benzer anlamda.
Dünya, nizaya değmez! (Ziya Huz’dan naklen Said Dağdaş, 2.2.2015):
Fani dünyada kavgaya gerek yoktur anlamında.
El gücü, sel gücü!.. (Orman mühendisi, İran’ın Şarki Azerbaycan Eyaletinden Selahaddin Kusekenani, 6 Haziran 1999, Beyşehir):
Birlikten, yardımlaşmaktan kuvvet doğar, sonuca ulaşılır anlamında.
Eldeki göynek, eskimez!
(1341’li F. Dağdaş’dan naklen Said Dağdaş, 21 Şubat 1987).
Gelişe göre varış, tarhanaya bulgur salış! (F.Dağdaş'dan naklen 02.1980):
İnsanlar arası ilişkilerde mütekabiliyet kuralı esastır anlamında.
Güzellerde hüner olsa, çamlarda künar olurdu! (F. Dağdaş, 29.06.2002):
Hüner, zenginliktir. “Künar”, fıstıkçamı tohumudur ve çok değerlidir..
Her akıl bir olsa, dağdaki davara çoban bulunmaz!
(Dodurgalı Ganime Ay’dan naklen Said Dağdaş, 9.2.2013).
İnsana dayansan, ölür!Ağaca dayansan, kurur!Salıverdim koca Allah’a!
Yalnızca Allah’a dayanılır! (F. Dağdaş’dan naklen, Kasım1982).
İşkilli yürek büngülder! (S. Ünlü’den naklen 1962’li Osman Ünlü, 1987).
Endişeli olan, korkuludur. Meraklıdır anlamında.
İt de bahara çıkar ki, zemheride ne çektiğini Allah bilir?
(Erzurum atasözüdür. Artvin-Şavşat-Karaağaç köyünden Orman Mühendisi Özgen Dursun’dan naklen Said Dağdaş, 21.11.2017).
Kara gün kararıp kalsa, ağlayanlar gülmez imiş! (F. Dağdaş'dan naklen):
Umut aşılayan bir atasözümüzdür. Kara gün kararıp kalmaz! Bunalan darda kalmaz!” (Fakir Baykurt’un Yılanların Öcü filminden naklen, 23.12.2017;17:45).
Karı kayınına, para koynuna.... (F. Dağdaş, Eylül 1983)!:
Hanımın güvenle kalabileceği mekan, kardeşinin evidir.  Para da göğüsteki iç cepte güvendedir.
Karlı Pazar, kârlı pazar! (1336’lı Cemal Dağdaş’dan F. Dağdaş, 01.1980):
Alış-verişin, halkın ihtiyacına göre artıp azaldığı ima edilir.
Kaşıklıktan kaşık düşmeyle beraberdir... Karıdan çocuk eksilmez! (Gülizar Baz, 1999):
Taze çocuğu ölen hanıma teselli vermek için söylenen teselli sözü. Çocuğu olan kadının yeniden çocuğunun olması kolaydır anlamında.
Kişi, giyimiyle karşılanır, konuşmasıyla uğurlanır (M. Baz, 9.2.2000):
Giyimi ve konuşmasının içeriği ile insanlar değerlendirilir.
Öksüz adam, ölmez de örselenir (örsülenir)! (Komşumuz Burdur-Yeşilova-Niyazlar Köyünden 77 yaşında bir hanımdan naklen Said Dağdaş):
Babasız-anasız büyümenin zorluklarını özetleyen bir atasözü (TRT 1-Ömür Dediğin, 24.8.2013, 07:30).
Ölen, öldüğüyle kalır! (1341’li Fatmana Dağdaş’dan naklen Said Dağdaş):
Ölüm, insanoğlunun dünyaya vedasıdır.
Ön gürlüğü gelir geçer! Allah, son gürlüğü versin! (F. Dağdaş, 12. 1979):
İman ile ahirete göçmek herşeyden önemlidir anlamında kullanılır.
Pazardır parayı kazanan! Koçyiğit, bağ beller! (Ali Vehbi, 1331: 98):
Pazu kuvvetiyle çalışanlar, daima fakir kalmağa mahkumdur!
Saç kıvamını bulur hamur tükenir, yaş kıvamını bulur ömür tükenir! (Acıpayam-Yüreğilli Ali Vehbi, 1331, s. 213):
Sacım düzen buldu hamurum tükendi, evim düzen buldu ömrüm tükendi! (Fatmana Dağdaş, 1977) atasözü ile aynı anlamdadır.
Su, ateş, Türk… Bu üçünden de ürk!
(Gaziantep’li İhsan Biler’den naklen Said Dağdaş, 23.07.2002).
Taş başında bir gömlek, saç başında bir ekmek, dünyada gezenim yok, ahirette mezarım yok (Nuruz anadan (Nevruz Mak) F. Dağdaş, 8.4.2000):
Çoru çocuğu olmayan Nuruz ananın içini döktüğü anda söylediği sözler. Giyecek yümek için kullanılan taşın üstünde yıkanacak bir gömleğim var.... başka hiçbir şeyim yok anlamında.
Ürküt’ün kızı, Dodurga’nın kazı...
Sandıklı-Dodurga köyünün kaz yetiştiriciliği ünlüdür.
Yağmış yağmura kepenek giyilmez! (Dodurgalı Kör Mehmed’in oğlu Hüseyin dayıdan (Dağdaş) naklen Said Dağdaş, Temmuz 1982):
“Olmuş işe tedbir alınmaz!”, “Geçti Bor’un pazarı!” anlamında.
  Yıl başına, akıl başına!.. (F. Dağdaş'dan naklen Said Dağdaş, 24.2.2000):
Çocuklar yıl geçtikçe geniş görüşlü olur, akıllanır anlamında.
 Yenecek aş, buğundan belli olur! (Dodurgalı Cıngıllı Molla’ya atfen paylaşan Fatmana Dağdaş’dan naklen Said Dağdaş, Aralık 1984).
İnsanın niteliği, davranışlarından bilinir anlamında kullanılır.
 Yiğit evlendiği gün! Gelin sevildiği gün! At eyerlendiği gün! İt yediği gün!
(Yağlı pehlivan ustası Galak Ramazan’dan, F. Dağdaş, 09.1983).
  Yüce dağ başında, yaz şirin olur! Anadan - babadan, yar şirin olur!
(Dodurgalı F. Dağdaş’dan naklen Said Dağdaş, 06.1983).

Bir Hatıra: 28 Ekim 2008 tarihinde, Sivas-Zara-Tödürge köyünü ziyarete gittik. Yatsıdan sonra vardığımız köyde, muhtar Abdülaziz ÖZSERÇE’nin evinde yarım saatliğine misafir olduk. Köyle ilgili bazı izlenimlerimiz aşağıda verilmiştir:

a) Köyün ortasından Kızılırmak nehri geçmektedir. Sivas’a ortalama 60 km uzaklıkta olup, Sivas-Erzincan karayolundan sağa dönülerek ulaşılmaktadır. Ana yola 400-500 metre mesafededir. Köye ayrılan yola varmadan önce, hemen yolun solunda Tödürge Gölü yer almaktadır.

b) Tödürge köyü, eskiden küp imalatı ile meşgul olur ve bilinirken, bugün artık uğraşan kalmamıştır. Ancak halen, çevre köylerde Tödürge köyü “küpçü köyü” olarak bilinmektedir (Muhtar Abdülaziz ÖZSERÇE’den naklen).

c) Tödürge Mağaraları: Tödürge köyü eski bir yerleşim yeridir. Köyün hemen yakınındaki kayalıklarda “Kaya Mağaraları” mevcut olup koruma altındadır. Sivas-Erzurum karayolunun yaklaşık 58. km'sinden sağa, Tödürge köyüne giden yol ayrımında aynı zamanda, “Kaya Mağaraları” adı ile Tanıtım Levhası mevcuttur.

Köyün tanıtımı amacıyla hazırlanan bir kitapta, “Kaya Mağaraları” hakkında bilgi verilmektedir (Lafçı, 2000). Kızılırmak'ın her iki tarafına bakıldığında sayılan kırk-elliyi bulan Kaya Mağaraları (Anonim, 2008 b), dikkat çekici bir ziyaret noktasıdır.

d) Zara ilçesi başta olmak üzere civarda, Tödürge Köyünün; çok dürüst ve çok temiz, giyimine kuşamına dikkat eden insanları ile tanındığı vurgulanmıştır (Muhtar Abdülaziz Özserçe’den naklen).

e) Kayda alınan bazı atasözleri ve kelimeler de aşağıdadır:

Her kütüğü karınca sarmaz!
: “Her çalıya kuş konmaz!” atasözü ile benzer anlamda… İlginin odağı olmanın, bazı sebebleri vardır anlamında. “Sözgelimi; muhtar Aziz amcanın evine hergün misafir gelirken, diğer kişiye kimse uğramayabilir.(Sivas-Zara-Tödürge köyünden, 1932’li İbrahim Önder’den naklen torunu olan 1984’lü Kadir Önder’den de naklen Said Dağdaş, 28.10.2008).
Her çalıya kuş konmaz! (Sivas-Zara-Tödürge köyünden, 1951’li Abdülaziz Özserçe’den naklen Said Dağdaş, 28.10.2008).
: “Her kütüğü karınca sarmaz!” atasözü ile benzer anlamda…
El denince, ağıza yel dolar! (Sivas-Zara-Tödürge köyünden, 1951’li Abdülaziz Özserçe’den naklen Said Dağdaş, 28.10.2008).
: “El derken dudak açılır, birbirin derken birleşir!” atasözü (Denizli-Dodurga kasabası) ile benzer anlamda…
İt yediği günde, at yedi günde belli eder! (Sivas-Zara-Tödürge köyünden, Abdülaziz Özserçe’den naklen S.Dağdaş, 28.10.2008).
: Beslenmenin vücuda faydası konusunda canlıdan canlıya fark vardır.
çağlık (Sivas-Yıldızeli kazasından Orman Mühendisi Hacı Yağmur’dan naklen Said Dağdaş, 28.10.2008):
: “çimecek” kelimesi ile eş anlamlı. Sivas civarında kullanılır.
çimecek (Sivas-Zara-Tödürge köyünden, Abdülaziz Özserçe’den naklen Said Dağdaş, 28.10.2008):
: Ev içindeki gusülhane, banyo, çağlık (Sivas yöresinde), gireğlik (Denizli-Yukarı Dodurga).


Resim 12: Yazır-Eren Tepe yamacındaki Öğlen Taşına yakın mevkiden Yukarı Dodurga, Ardıç Doru ve Malı Dağı (O.Ünlü,31.1.2017).

































Resim 13: Düğünde sağdıç durma anı (O.Ünlü, 31.1.2017).




Resim 14: Karadağ’da, Bucakiçi Mevkiindeki Keloğlan Mağarasından doğuya, Eşeler Dağı ve Beloluk 
(O. Ünlü, 31.1.2017).


[1] 19 yıl once kaleme alınan ilk makale, Osmanlı Cihan Devleti’nin 700. kuruluş yıldönümü hatırasına ithaf edilmiştir (26 Ağustos 1999).
[2] İlk makale, Türk Yurdu Dergisinin Aralık 2001 sayısında, 42. ve 49. sayfaları arasında yayımlanmıştır.
[3] 22 Ekim 2000 tarihinde yapılan Genel Nüfus Sayımı gayri resmi sonucuna göre Dodurga belediyesinin nüfusu 2403 tür.
[4] Orman Yüksek Mühendisi (Orman Genel Müdürlüğü (OGM) (1987-2005); DPT (2005-2011); OGM-Silvikültür Dairesi Başk. (2014 - ---).
[5] Said Dağdaş’ın kızı. Avukat (2018).
[6] Said Dağdaş’ın oğlu.
[7] Yukarı Dodurgalı, Hacı Ağalar sülalesinden fotoğraf sanatçısı.
[8] Meydan Larousse, Büyük Larousse Sözlük ve Ansiklopedisi, 7. Cilt, Milliyet Gazetecilik, İstanbul, 1992, s. 3261.
[10] Ören antik yeri İzmir II Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu’nun 13.04.1988 tarih ve 217 sayılı kararı ile III. Derece Arkeolojik Sit Alanı ilan edilmiştir (Denizli İl Kültür Müdürlüğünün Said DAĞDAŞ’a hitaben gönderdiği 30.03.2000 tarihli yazısı ekinde verilen bilgiler).
[11]  Eski Orta Asya Türklerinin, Oğuzların ve diğerlerinin ırkına “Turan ırkı” denilmektedir. Turan ırkı; Hazar Denizi ile Altay dağları arasında yaşayan insanlarn ırkıdır (Umar, 1998, 306). Yine aynı yazar Anadolu’da yaşayan insanları ise; “Anadolu ırkı” olarak adlandırmaktadır. Yazar, kanaaatimizce bu yaklaşımında zorlamaya başvurmaktadır. Orta Asya’dan gelen ecdadımızın geldiği yöre insanı ile kaynaşa kaynaşa Anadolu’ya kök saldığını söylemek daha isabetli ve doğal yaklaşımdır.
[12]  İslam Ansiklopedisi, 9. Cilt, MEB Yayınevi, İstanbul, 1945, s. 383, 384.
[13]  Karaağaç Ovası ismini, Avşar boyuna mensup olan ve Kumavşarı köyünde 1327 (728 Hicri) yılında vefat eden ilk Avşar uç beyi olan Karaağaç Baba’dan almış olması da muhtemeldir (Ali Vehbi, 1331: 323; Ş.T. Kaptan, 1993, Gönül Sultanları Denizli’de, s.17).
[14] Yurt Ansiklopedisi, Türkiye, İl İl: Dünü, Bugünü, Yarını, Denizli, s. 2135.
[15] Yurt Ansiklopedisi, Türkiye, İl İl: Dünü, Bugünü, Yarını, Denizli, s. 2136.
[16]  Ali Sevim, Türklerin Anadolu’ ya Gelişleri, (Ağustos 1988), Türk Dili, Aylık Dil Dergisi, T.D.K. Dergisi, Sayı: 440, s. 57-64.
[17]  Yurt Ansiklopedisi, Türkiye, İl İl: Dünü, Bugünü, Yarını, Denizli, s. 2148.
[18]  Türkiye’de adı Türkler tarafından konulmuş vilayet sayısı 19 adettir. Bunlardan birisi de Denizli’dir (Umar, 1998: 321). Yeni vilayet olan Bayburt, Karabük, Yalova, Aksaray, Düzce ile birlikte bu sayı 24 adede yükselmiştir.
[19]  Kemal Göde, ‘Anadolu’nun vatanlaşmasında Myrokephalon zaferinin yeri ve önemi’, “Myrokephalon Savaşı” I. ve II. Sempozyum Bildirileri, Çivril Belediyesi Kültür Hizmetleri Yayın Nu: 1, Basım Ajans Matbaası, Denizli, Ağustos 1997, s. 48,49.
  Ahmed Halaçoğlu, ‘Myrokephalon Savaşı’nın Önemli Sonuçları ve Yeri Meselesi’, “Myrokephalon Savaşı” I. ve II. Sempozyum Bildirileri, Çivril Belediyesi Kültür Hizmetleri Yayın Nu: 1, Basım Ajans Matbaası, Denizli, Ağustos 1997, s. 38, 39.
  Münir Sayhan, ‘Neden Kufi Çayı Vadisi’, “Myrokephalon Savaşı” I. ve II. Sempozyum Bildirileri, Çivril Belediyesi Kültür Hizmetleri Yayın Nu: 1, Basım Ajans Matbaası, Denizli, Ağustos 1997, s. 41-45.
  Kemal Turfan, ‘Myrokephalon savaşı üzerine yeni görüşlerimiz ve Anadolu’nun bir Türk vatanı oluşu’, “Myrokephalon Savaşı” I. ve II. Sempozyum Bildirileri, Çivril Belediyesi Kültür Hizmetleri Yayın Nu: 1, Basım Ajans Matbaası, Denizli, Ağustos 1997, s. 24-25.
  Bilge Umar, ‘İkinci Myrokephalon sempozyumuna katkı’, “Myrokephalon Savaşı” I. ve II. Sempozyum Bildirileri, Çivril Belediyesi Kültür Hizmetleri Yayın Nu: 1, Basım Ajans Matbaası, Denizli, Ağustos 1997, s. 51-56.
  Bilge Umar, 1990, Myrokephalon Savaşının Yeri: Çivril Yakınında Kufi Çayı Vadisi, Bilge Umar, 1998, Türkiye Halkının Ortaçağ Tarihi, s. 111-112 (Bilge Umar da, savaşın Çivril’deki Kufi Çayı Vadisinde geçtiğini delilleriyle ortaya koymuştur).
[20]  Yurt Ansiklopedisi, Türkiye, İl İl: Dünü, Bugünü, Yarını, Denizli, s. 2132, 2135, 2136.
[21]  İslam Ansiklopedisi, 10. Cilt, MEB Yayınevi, İstanbul, 1945, s. 381.
[22]  The Encyclopedia Americana, The International Reference Work, New York, Chicago, Washington D.C., Print. in the U.S.A., 1955, s. 679.
[23]  Encyclopedia Britannica, Volume 7, Chicago, Toronto, London, Printed in Britain, 1953, s. 202.
[24]  Toker, T., 1967, Denizli Tarihi, s. 87, 193 s.
[25]  Yurt Ansiklopedisi, Türkiye, İl İl: Dünü, Bugünü, Yarını, Denizli, s. 2141.
[26]  Oğuz adı ilk kez Yenisey kitabelerinde kullanılmıştır. (İslam Ansiklopedisi, 10. Cilt, s. 381.) Oğuzların Anadolu’ya gelmeden once Hazar Denizi’nin doğusunda yer alan Maveraünnehir dahil geniş bir vatanda yaşadıkları belirtilmektedir (Faruk Sümer, 1992, Oğuzlar (Türkmenler), Tarihleri, Boy Teşkilatı-Destanları, TDAV Yayını Nu: 89, İstanbul); Boz-Ok’lar koluna dahil olan Türkmen boylarına, bu kola mensub Türklerin dayanıklı, kuvvetli, iri yarı insanlar olmaları gibi sebeblerle Türkmenistan’da Daş-Oğuzlar denilmektedir (Begliyev, 2000, s. 11, 13, 17, 141, 355).
[27]   İslam Ansiklopedisi, 9. Cilt, MEB Yayınevi, İstanbul, 1945, s. 384.
[28]  Boz-ok koluna mensub olan Oğuzlardan bir kısmı 16. yüzyılda Yozgat civarını yurt edindikleri için Türkiye coğrafyasında hala Yozgat ve civarına “Bozok yaylası” veya platosu denilmektedir. Cumhuriyet’in ilanından sonra yapılan teşkilatlanmadan sonra Bozok adı Yozgat olarak değiştirilmiştir (Fikret Sönmez, a.g.k. s. 98).
Oğuz töresinde ordunun tanziminde sağ cenah (sağ kol) her zaman sol koldan önce gelmiştir. Osmanlıda da ordunun sağında sürekli olarak Rumeli beylerbeyi, sol kolda da Anadolu beylerbeyi bulunurdu. Oğuzlarda hakimiyet, siyasi üstünlük Boz-ok’larda olagelmiştir. Bu nedenle Boz-ok’ların nişanı ‘yay’, yaya tabi olan ok ise Üç-ok’ların nişanı olmuştur. Selçuklu sultanı Tuğrul Bey Nişabur’a girerken kolunda gerilmiş bir yay ve sadağında üç ok bulunmakta idi (Faruk Sümer’e atfen F. Sönmez, a.g.k. s. 98)…
[29]   Meydan Larousse, Büyük Larousse Sözlük ve Ansiklopedisi, 7. Cilt, Milliyet Gazetecilik, İstanbul, 1992, s. 3261, 8793.
[30]   Faruk Sümer, “Oğuzlar”.
[31]   Ana Britannica, Genel Kültür Ansiklopedisi, 1994, s. 231.
[32]  Dodurga’ nın damgası π (pi sayısı) ile benzerlik göstermektedir.
[33]   Meydan Larousse, Büyük Lügat ve Ansiklopedi, Meydan Yayınevi, İstanbul, 1990, s. 781.
[34]   Türk Ansiklopedisi, Cilt XIII, Milli Eğitim Basımevi, s.  410.
[35]  Yumrutaş’da, rahmetli Şeyh Mehmed (1317’li) amcanın Yaka bucağı deyimini yöremiz için kullandığını bizzat dinledik.
[36]   Ana Britannica, Genel Kültür Ansiklopedisi, 1994, s. 231.
[37]  Faruk Sümer’in “Oğuzlar”, 1992 adlı eserinde (s. 327) ve Fikret Sönmez’in Tarih’te Dodurga adlı makalesinde (Türk Kültürü, 1986, Sayı: 274, s. 104) “Dodurga” ismi taşıyan yerleşim birimlerinin sayısı 1985 yılı esas alınarak 12 olarak verilmiştir. Bu sayı noksandır. Toplam sayı, Tokat-Çamlıbel-Dodurga, Zonguldak-(Bartın)-Ulus-Dodurga, Sivas-Zara-Demiryurt (Tödürge) ve Balıkesir-Dursunbey-Dodurga (Hacıömerler) ile birlikte 16’dır.
Birleşerek Dodurgalar adını alan Acıpayam’daki Yukarı ve Aşağı Dodurga’yı ayrı ayrı sayarsak toplam sayı Cumhuriyet döneminde 17 olarak kesinleşmiştir. Tablo 1’de bu yerleşim birimleri yer almaktadır. 2008 yılında; Ankara-Dodurga ve Bolu-Merkez Dodurga köyleri mahalleye dönüştürülmüştür. 2012 yılında da, büyükşehire dönüşen illerdeki Dodurga yerleşimleri mahalleye dönüşmüştür.
[38]  Meydan Larousse, Büyük Lügat ve Ansiklopedi, 3. Cilt, Meydan Yayınevi, İstanbul, 1981, s. 781.
[39]  TRT 1’de yayınlanan “Kuruluş” dizisinde Dodurga boyunun Kayı boyuyla birlikte Bizans tekfurlarına karşı yaptıkları mücadele anlatılmaktadır. 2017 yılında yayımlanmaya başlanan Diriliş Ertuğrul dizisinde de, Dodurga boyunun Kayı boyu ile işbirliği anlatılır.
[40]  Dodurgalar Belediyesinin amblemi, Yazıcıoğlu’na göre Dodurga boyunun nişanı olan (π) (sayısına benzemektedir) л ile değiştirilebilir.
[41]  Gürbüz Azak, Dodurgalı, Türkiye Gazetesi, s. 2; “Denizlili Güreşçiler ve Efsane Pehlivan Dodurgalı”, Türk Dünyası-Tarih, Sayı: 222, Haziran 2005, s. 13-15 (http://www.tdkkitaplik.org.tr/kutup/turkdunyasitarih222.html)
[42]  Selçuklular döneminde Niğde ve yöresine de Pehlivanlar diyarı denildiğine dair Osman Turan’ın kitabında kayıt bulunmaktadır.
[43]  İlki 7 Ekim 2001 tarihinde yapılan “Ahmed Ali Pehlivan Yağlı Güreşleri”, geleneksel bir hüviyete kavuşturulamamıştır.
[44]  Yöremizde çınar ağacı kavak olarak adlandırılmaktadır. Kavağa da selvi denilmektedir.
[45]  Çatallar değirmeninin önünde hala ayakta duran, eskiden Yazır kasabasından Cin Aliler sülalesinin adını taşıyan ve artık çok yaşlanan, gövdesi oyuk kavağa verilen addır. (Bakınız: Ş.T. Kaptan, 1993, Gönül Sultanları Denizli’de, s. 46.)
[46]  Pilavcıların Cemal’in hanımı Fatmana Dağdaş’dan alınmıştır.
[47]  Burdurlu çalgıcı Yılmaz KOÇ’dan 22.08.1999 tarihinde Dodurga’da yapılan  bir düğünde alınan bilgi. Dodurgalı ve Cezayir havaları notaya dökülerek Türk kültür mirasına dahil edilmelidir.
[48]  Bir örnek olması için yazının sonuna yöremizde sıkça kullanılan deyimler, kelimeler ve atasözlerinden kısaca örnekler verilecektir.
[49]  Yapılacak toplu şenliklerde misafirlerin, etli katmer ve ayranla ağırlanmasını öneriyorum.
[50]  Yalnızca yöremize mahsus olan “Gelin ağlatma havası”nın dörtlükleri şöyledir:

Merdivenden indim indim yıkıldım,
 Mevla’m izin verdi gine dikildim,
Her çiçekten aldım aldım sokundum,
Kırmızı gül sende kaldı tamahtım oof of!
Merdivenden bindim ata,
 Al duvağım tuta tuta,
Gittim evlerimizden öte,
Kalındı evlerimiz kal gayri (Gümüdü  güm güm, Gümüdü  güm güm!)
Merdivenden ayak ayak inersin,
 Dülbendini benden yana gerersin,
Neyi (Niye) anam yüzün gözün eğersin?
Benden varan kötü sözler sana değildir 
(Tatarlardan Hacı Süleymanların Elif nineden naklen F. Dağdaş’dan alınmıştır, 1994)...
                Hava kelimesi “türkü„ kelimesi ile eş anlamlı olarak kullanılmaktadır.

[51]  Yurt Ansiklopedisi, Türkiye, İl İl: Dünü, Bugünü, Yarını, Denizli ve Burdur İlleri, s. 1537, 1538, 2117, 2118.
[52]  Şükrü Tekin Kaptan, 1993, Gönül Sultanları Denizli’de, s. 156.
[53]  Doru kelimesi, doruk, zirve anlamında kullanılmaktadır.
[54]  Yeşilova Serisi’nde yer alan Tınaztepe’nin Salda Gölüne bakan mailesinde Acıpayam Orman İşletme Müdürlüğü-Akkaya Serisi sınırındaki 506 numaralı bölmeden çıkarılan 1900 metredeki çok yaşlı (450 yaşında) Karaçam kesitinin bir örneği, Cumhurbaşkanlığı Külliyesine devredilinceye kadar Ankara’da Orman Bakanlığı, Orman İdaresi ve Planlama Daire Başkanlığı’nda sergilenmiştir.
[55]  Bu konuda, 2017 yılında vefat eden Bademli’li Mevlüt Tekin’den (1927 doğumlu) bilgi alınmıştır.
[56]  İzmir II Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu’nun 13.04.1989 tarih ve 223 sayılı kararı ile I: Derece Doğal Sit Alanı ilan edilmiştir (Denizli İl Kültür Müdürlüğünün Said DAĞDAŞ’a hitaben gönderdiği 30.03.2000 tarihli yazısı ekinde verilen bilgiler (Anonim, 2000).
[57] Antalya’nın Gazipaşa ilçesine bağlı Su gözü, Şahinler, Karatepe ve Hoyrados köylüleri, kurdukları Hes Birlik kooperatifi yoluyla topladıkları para ve devletin imkanlarıyla beş sene önce hidroelektrik santralını kurup kendi elektriklerini kendileri üretmişlerdir (Anonim, 1996).
[58] Banraz adlı bazı yer adları da mevcuttur. Sözgelimi Malatya Orman İşletme Müdürlüğü, Hekimhan Orman İşletme Şefliğinin Sivas ile sınır teşkil eden dağ silsilesinde“Banraz sırtı“ adlı bir mahalli isim yer almaktadır. Banraz (Banıraz) adı bazı yörelerde Bakraz olarak da kullanılmaktadır. Buna misal olarak Hatay’da Bakraz Kalesi adlı bir yöre ismi, Karabük-Yenice’de Bakraz Orman İşletme Şefliği adları verilebilir.
Banraz kelimesi için bir kaynakta, “pankreas” olmalı şeklinde bir açıklama getirilmiştir (Fikret Sönmez, “Tarih’te Dodurga, Türk Kültürü s. 103). Ancak “pankreas” kelimesi Türkçe değildir. Banraz kelimesini, Türklerin bilmediği ve kullanmadığı pankreas kelimesi ile ilişkilendirmek mümkün değildir. Ayrıca “Türkiye Halkının Ortaçağ Tarihi“adlı eserde Anadolu’daki eski yerleşim yerlerinin adları ve nasıl Türkçeye uyarlandıkları ayrıntılı olarak verilmektedir. Mesela; Yozgat isminin Türkçe anlamı yoktur. Aslı Ermenicedir. İki kelimeden oluşmuştur. Yoyj-Gat. Bu iki kelime Bol süt anlamındadır. Benzer şekilde Karaman’ın ilçesi Ermenek, Kommagen devletinin son kralı olan IV. Antidihos tarafından İ.Ö. 1. asırda kurulmuştur. Kendisini krallığa getirdiği için Roma kralı Caesar Germanicus’un adı, bu şehre verilmiştir. Türkler tarafından ise bu isim, Ermenek olarak Türkçeleştirilmiştir (Umar, 1998, s. 281). Benzer şekilde Umar’ın eserinde, Türklerin Anadolu’ya gelişlerinden önceki dönemlerde kullanılan yer isimlerinde de Banraz (Bakraz) adı hiç geçmemektedir.
Banraz kelimesi kanaatimizce Türkçedir ve Anadolu’da benzer biçimde kullanılmaktadır. Banraz Burnu tamamen kayalıktır. Belki de gelip geçen yolcular; yükses sesle çağırıldığında, türkü söylendiğinde kayalardan yankısı geldiğinden “banıranmak”-yöremizde derinden inlemek anlamında kullanılır.”” kelimesinden bozma olarak ses veren, yankı veren anlamında Banraz (Banıraz) olabileceği tahmin edilmektedir.
[59]  Dodurga-Keloğlanlar Mağarası, 2008 yılı sonu itibarıyla Türkiye’de turizme açılan 14 mağaradan birisidir.
[60]  Dodurga Keloğlanlar Mağarası, 2008 yılı sonu itibarıyla Türkiye’de turizme açılan 14 mağaradan birisidir. 2018 yılında bu sayı 31’e yükselmiştir. http://yigm.kulturturizm.gov.tr/TR,10336/turizme-acik-magaralar.html
[61]  Genel Nüfus Sayımı, 20 İlkteşrin (Ekim) 1935, T: C. Başbakanlık İstatistik Genel Direktörlüğü, Neşriyat Sayısı: 75, Ankara, 1936.
Not: 1945 Yılı Genel Nüfus Sayımında; Yukarı Dodurga 1100, Aşağı Dodurga 227 nüfusa sahiptir (Genel Nüfus Sayımı, 21 Ekim 1945, Ankara).
[62]  Genel Nüfus Sayımı, 23 Ekim 1960, s. 25, 55, 60, 92, 103, 118, 126, 157, 171, 176, 431, 498, 519, 528, 600.
[63]  Genel Nüfus Sayımı, İdari Bölünüş, 12.10.1980, D.İ.E. Yayın Nu: 954, Yayın Tarihi: 10.09.1981, D.İ.E. Matbaası, Ankara.
[64]  Genel Nüfus Sayımı, İdari Bölünüş, 1990, D.İ.E. Yayın Nu: 1457, Yayın Tarihi: 25.04.1991, D.İ.E. Matbaası, Ankara.
[65]  Anonim, 2002 b, Genel Nüfus Sayımı, T.C. Başbakanlık D.İ.E. Yayın Nu: 2687, D.İ.E. Matbaası, Ankara.
[66]  Anonim, 2009b: http://tuikapp.tuik.gov.tr/adnksdagitapp/adnks.zul (Son Ziyaret Tarihi. 26.01.2009)
[67]  Çorum’un Osmancık ilçesine bağlı iken sonradan ilçe yapılan bir yerleşim birimidir.
[68] Kütahya yolu üzerinde Bozüyük’e 20 km uzaklıkta ve merkezi konumda olan Dodurga, ilçe olma şartlarına haizdir. Bu kasabanın ilçe yapılması hususu TBMM tarafından değerlendirilmelidir. Aynı zamanda bucak merkezidir ve Merkezi Yerleşim Yeridir (Anonim, 1983; Anonim, 1997c, s.23).
[69]  1971 yılında Yukarı Dodurga ve Aşağı Dodurga birleşerek Dodurgalar adını almıştır. İki adet köy ismi de değiştirildiği için toplam 17 adet olan Dodurga adını taşıyan yerleşim sayısında azalma olmuştur.
[70] - İlaveten a) akrabalarımız olan Bostanköy halkının, Bedirbey mahallesinden halk oylaması yoluyla ayrılması ve Dodurga Mahallesine bağlanması sağlanmalıdır. b) Banraz Burnu’na indirilecek bir mahallenin çevre köy ve kasabalardan göç edecek hemşehrilerimizin de katkısıyla gelişimi hızlandırılarak Eşeler Mahallesi adı ile yeni bir mahalle hayata geçirilmelidir.
[71]  1935 yılı Genel Nüfus Sayımında; Yukarı Dodurga 974, Aşağı Dodurga 173 nüfusa sahiptir.
[72]  1960 sayımında iki ayrı muhtarlıktan biri olan Yukarı Dodurga’nın nüfusu 1431, Aşağı Dodurga’nın nüfusu da 273’tü.
[73]  01.08.1997 tarih ve 23067 sayılı Resmi Gazete’de yer alan yönetmeliğin üçüncü maddesine göre İller Bankası’ndan belediyelere aktarılacak yardım “İkametgaha göre nüfus= De jure population” esas alınarak verilmektedir. Bu nedenle kasaba dışında yaşayan hemşehrilerimiz sonraki sayımlarda kendilerini mutlaka “İkametgaha göre nüfus” hanesinde saydırmalıdırlar (Anonim, 1997).
[74]  1960’da Kızılcahamam’ın Güvem nahiyesine bağlı olan Dodurga, sonradan Çankırı’nın Orta ilçesine bağlanmıştır. 1960 yılı nüfus sayımında; nahiyenin kendisi dahil en kalabalık köyü olan Dodurga’nın nüfusu 1556’dır. 1830 tarihli nüfus sayımında yine Yabanabat (şimdiki Kızılcahamam)’a bağlı Dodurga Semerözü (Vergi nüfusu: 47, kayıtlı nüfus: 116) köyü ile Dodurga köyü Rençberleri (Vergi nüfusu: 43, kayıtlı nüfus: 119) adlı ikinci bir Dodurga’ya ilişkin kayıt bulunmaktadır (Yılmaz, 1997, s. 18 ve 26). Bu yerleşim birimi, bucak merkezidir ve MYY’dir (Anonim, 1983; Anonim, 1997 c)
[75]  Sandıklı-Dodurga’nın kaz yetiştiriciliği ünlüdür. “Ürküt’ün kızı, Dodurga’nın kazı...” sözü Sandıklı’da meşhurdur.
[76]  Ankara’nın yeni gelişim merkezi olan Çayyolu, Konutkent gibi toplu konut merkezlerinin içinde kalan Dodurga köyünün idari teşkilatı Ankara Büyükşehir Belediyesi’nce Dodurga ilçesi olarak yeniden yapılandırılmalıdır. Bu konuda kamuoyu desteğine ihtiyaç duyulmaktadır. Dodurga köyü sınırları içinde, 2006 yılında yapılan ve 23 milyon YTL’ye malolan TÜRKKONUT Camii, Türkiye’nin en görkemli camilerinden birisidir.
[77]  Ankara-Yenimahalle ilçesine bağlı olan Dodurga’daki nüfus artışı dikkat çekicidir. Bunun nedeni; Dodurga ve civarının tamamen imara açılması ve hızla yapılaşmasıdır.
5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanununun (Kabul Tarihi: 10.7.2004) geçici 2nci maddesinin üçüncü fıkrasında; büyükşehir belediye sınırları içinde kalan köylerin tüzel kişiliklerinin sona ereceği ve bu köylerin mahalleye dönüşecekleri belirtilmiştir. Bu Kanun gereğince Ankara-Yenimahalle ilçesine bağlı Dodurga Köyü de, 2004 yılında diğer bu kapsama giren yerleşim yerleri ile birlikte Ankara Büyükşehir Belediyesi sınırları içine alınarak DODURGA Mahallesi adı ile mahalleye dönüştürülmüş ve Yenimahalle İlçe Belediyesi sınırları içine alınmıştır. Bu nedenle, 2007 yılı nüfusu verilememiştir.
[78] 5393 sayılı Belediye Kanununun 11. maddesi uyarınca, Bolu İli Merkez İlçeye bağlı DODURGA Köyü de tüzel kişiliği kaldırılarak Bolu Belediyesi sınırları içine alınmıştır (Anonim, 2008a). 2007 yılı nüfusundan sonraki yıllarda artık Dodurga’nın nüfus değerleri verilmeyecektir.
[79] Lykia Birliğine (Teke yarımadası) dahil 23 kentten biri olan Sidyma (Anonim,2001a,s.86) antik şehri bu Dodurga’da bulunmaktadır (Anonim,2001b,s.19,35).
[80] Marmara Üniversitesi İlâhiyat Fakültesi'nde öğretim üyesi iken 2007 yılında, XXIII. Dönem Sinop milletvekili olarak seçilen Prof. Dr. Abdurrahman DODURGALI, bu köyümüzdendir.
[81] 03.11.1988 tarih ve 19978 sayılı Resmi Gazete’de yer alan karar ile önceden Tokat merkeze bağlı iken Çamlıbel bucağına bağlanmıştır.
[82]  Almanya’da çok sayıda çalışanı vardır. Dodurgalıların yapı ustalığı civarda meşhurdur (Ulus’lu Adil Çıldır’dan alınan bilgi, 12.2001).
[83]  18. yüzyılın ikinci yarısında Tebriz’e giderken Sivas’tan sonra Dudriaga adında, Zara’ya bir konak mesafede anayol üzerinde bir köy olduğunu İtalyan seyyah Pegolotti dikkat çekmiştir (Sönmez, s. 95, 101). Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi (ADNKS) 2007 Nüfus Sayımı Sonuçlarında (Anonim, 2007 b) bu köyümüzün adı yeniden TÖDÜRGE olarak yer almıştır. Kızılırmak’ın ikiye ayırdığı bu köye varmadan, hemen yanındaki Zara-Erzurum yolunun solunda yer alan gölün adı da Tödürge Gölü’dür. 1935 yılı Genel Nüfus Sayımında da bu köyün adı TÖDÜRGE olarak kayıtlıdır.
[84]Asıl ismi Dodurga olan Hacıömerler (Anonim, 1935) köyünün adı da, Sivas-Zara-Tödürge gibi halk oylaması yoluyla tekrar kadim ismi olan Dodurga olmalıdır.
[85]  Dursunbey-Dodurga’nın turp yetiştiriciliği meşhurdur (Dursunbeyli Orman Mühendisi Mustafa Bozçam’dan alınan bilgi, 12.02. 2001).

Yorumlar

  1. Dodurga, Acıpayam

    Doğduğum yer olan Dodurga bir Türk boyunun adıdır. Eşeler dağınen eteklerinde kurulan bu Türk diyarı muhteşem bir kasabadır. Keloğlan mağarası adı ile turizme açık bir mağarası vardır. Aynı zamanda Değirmendere mevkisinda alabalık üretilir. Ve misafirlere ikram edilir. Doğası çok güzeldir. Eşeler yaylasında bir gezi ve Eşeler dağı zirvesine bir tırmanışa ne dersiniz. Çok güzel olur.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sanırım
      Eşeler Yaylasında mola ve goca doruya tırmanma önerisi,
      henüz hayata geçmedi.
      İnşallah 2021'de olur.

      Sil
  2. Bugünlerde pandemi yüzünden birçok dağ ve yayla faaliyetleri hepside askıya alındı. Ama yasak olmayan günlerde her zaman tırmanış yapılabilir.

    Osman Ünlü

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

DENİZLİ - ACIPAYAM - DODURGA VE ÜLKE GENELİNDEN DERLENEN ATASÖZLERİNDEN BİR DEMET

DENİZLİ - ACIPAYAM - DODURGA VE ÜLKE GENELİNDEN DERLENEN ATASÖZLERİNDEN BİR DEMET Said DAĞDAŞ [1] , Fatıma Betül DAĞDAŞ [2] ; Gülizar Sena DAĞDAŞ [3] , Ayşenur DAĞDAŞ [4] , C. Serdar DAĞDAŞ [5] Özet : Çalışmada; dünya dili Türkçenin güçlü alt yapısını ilmek ilmek ören farklı zenginliklerinin (atasözü, deyim, türkü, deyiş, bilmece, vb.) kullanımına ilişkin örneklerden sadece atasözlerimiz ele alınmıştır. Makalede, yaygın olarak bilinen ve kullanılan atasözlerimizden daha ziyade, büyük ölçüde yöreden yöreye farklı sürümleriyle yaşayan veya daha az bilindiği düşünülen atasözlerinin derlemesi sunulmuştur. Türkçe’ye sevdalı bir araştırıcının ve yakınlarının, Göller Yöresinin en batısındaki yerleşimlerden olan Denizli-Acıpayam-Dodurga Kasabası ve yakın çevresiyle başlayan ve tüm ülke sathına yayılan, ortalama bir insan ömrünün yarısına karşılık gelen bir süredir devam eden (40 yılı aşkın) atasözleri derlemesi yıl yıl genişlemiş ve derleme mekânları tüm ülke geneline yayılm...

IUFRO Gövde Sınıfları Taksimatı ve Bazı Öneriler “Some suggestions on IUFRO Crown Classification used in Turkish silviculture”

DAĞDAŞ, S., 2017: IUFRO Gövde Sınıfları Taksimatı ve Bazı Öneriler “Some suggestions on IUFRO Crown Classification used in Turkish silviculture”. IV. Ulusal Ormancılık Kongresi (15-16 Kasım 2017)-Antalya-Belek, Cilt: II, s. 361-378, 484 s.  https://www.ormancilardernegi.org/dosyalar/files/kongre_kitap_2.compressed%281%29.pdf IUFRO Gövde Sınıfları Taksimatı ve Bazı Öneriler “Some suggestions on IUFRO Crown Classification used in Turkish silviculture” Dr. Said DAĞDAŞ Silvikültür Dairesi Başkanlığı, Orman Bakımı Şube Müdürü; said.dagdas@yahoo.com ÖZET Makalede, Türkiye silvikültüründe kullanılan “Ormanlarımızda Uygulanacak Silvikültürel Esas ve İlkeler (291)” ile “Silvikültürel Uygulamaların Teknik Esasları (298)” adlı tebliğlerde yer verilen IUFRO Gövde Sınıfları Taksimatlarındaki bazı hatalı gösterim ve açıklamaları ele alınmış ve düzeltilmiştir. Aynı zamanda Türkiye silvikültüründe aralama bakımlarında öne çıkan güncel yaklaşımlar tartışılmış ve Taks...