Ana içeriğe atla

DENİZLİ-ACIPAYAM-DODURGA KASABASINDAN DERLENEN BAZI TÜRKÜ VE MANİLER


DENİZLİ-ACIPAYAM-DODURGA KASABASINDAN DERLENEN BAZI TÜRKÜ VE MANİLER[1]

Dr. Said DAĞDAŞ[2], Fatmana DAĞDAŞ[3], Fatıma Betül DAĞDAŞ[4], Ayşe EMİK[5]

Özet: Bu araştırmada, yöremizde “bozula“(=bozulak) denilen uzun havalar, meşhur zeybek havaları, kadınlara has çeşitleri, gurbet havaları vb. türleri ve çeşitleriyle Türkçenin çok zengin bir kanadını oluşturan türkü ve manilerimiz ele alınmıştır.
Denizli-Acıpayam-Dodurga kasabası ve çevresinin mahalli Türkçesinde yaygın olarak söylenen bazı türkü ve maniler, hikayeleri ile birlikte kaynak kişilere başvurulmak suretiyle hassas bir şekilde kayıt altına alınmıştır. Torosların kendine has ikliminde, halkın dilinde ayrı bir yeri olan bu zenginlik kaynağımıza ilişkin örnekler makaleye serpiştirilmiştir.
Anahtar Kelimeler: Türkü-Mani Derleme, Yaşayan Türkçe, Yukarı Dodurga.

Newly Compiled Turkish Folk Music Examples With Their Stories mostly from
Dodurga Town (Acıpayam-Denizli)

Abstract: In this paper we submitted some examples of the folk music handed down among the common people by oral tradition that we compiled by noting them as soon as we heard in our hometown.
The main Turkish folk music sources of our paper is mostly depending on the people raised in Yukarı Dodurga settlement situated on the southern and western hills of Eşeler Mountain of Western Taurus Mountains (Teke Peninsula) in the Lakes County of Inland Mediterranean Region for more than 20 years. Some folk music types are türkü in general, aşık türküsü, bozula (bozlak), uzun hava, yanık hava, zeybek havaları,…
It should be quite natural and important to submit such a kind of scientific materials especially on Turkish exploration.
Key Words: Folk Music Compilation, Live Turkish, Yukarı Dodurga.

Giriş

Makale kapsamında, Batı Toroslarda yer alan memleketimizden derlenen ve çok önemli kültürel zenginliklerimizden birisi olan güzel Türkçemizin bazı türkü ve manilerine yer verilmiştir.

I. Araştırmanın Konusu

Bu çalışmada, memleketimiz Denizli-Acıpayam Dodurga kasabası mahalli ağzında saklı, halk kültüründe yaşayan değerlerimizden bazı mahalli türküler ve hikayeleri üzerinde bir araştırma sunulmuştur.

II. Araştırmanın Amacı

III. Araştırmanın Kapsamı (Çalışma Alanı)

Araştırmanın kapsamı, genel olarak Denizli-Acıpayam-Dodurga kasabasıdır. Dodurga kasabasının günlük konuşma dilinde yerleşik bazı türkü ve maniler ile bazılarının hikayeleri, kaynak kişilere başvurulmak suretiyle açıklanmıştır. 1979-2003 döneminde Dodurga’dan derlenen türkü ve manilerle birlikte, Antalya’dan da derlemelere yer verilmiştir.

IV. Araştırmanın Yöntemi

A. Araştırma Modeli

Araştırmada Tarama Modeli esas alınmıştır. Bu yöntemde, kaynak niteliği taşıyan kişilere başvurulmuştur. Ulaşılan veri kaynaklarına daima atıf yapılmıştır. Derleme kaynağı olan kişinin adı, doğum tarihi, memleketi ve atıf yapılan zamana düşülen tarih kayıtları, atıf yapılan türkü ve manilerle birlikte verilmiştir.

1-      Türkü ve Maninin Tanımı ve Yörenin Kısa Tanıtımı

1.1- Türkü

Türkü; Türkçe Sözlük’de “Hece ölçüsü ile yazılmış ve halk ezgileriyle bestelenmiş manzume” (Anonim, 1998: 2268-2269) olarak tarif edilmektedir. “Bir ezgiyle söylenen her çeşit manzum sözdür” şeklinde de tanımlanmıştır (Mutluay, ?: 145).
Mani ise; “Genellikle birinci, ikinci ve dördüncü dizeleri uyaklı olan, daha çok hecenin yedili ölçüsüyle söylenen halk şiiri” olarak tanımlanmıştır (Anonim, 1998: 1501; Boratav, 1978: 185-197).
“Güzel bir buluşu, bir nükteyi, ortama ve zamana uygun bir karşılığı iletmekle görevli kısa şiirlerdir” şeklinde de tanımlanmıştır (Mutluay, ?: 137).

1.2- Derlemelerin Yapıldığı Dodurga Kasabası Hakkında Kısa Bilgi

Aşağı Dodurga ve Yukarı Dodurga adı ile iç içe geçmiş iki ayrı muhtarlık iken, 1971 yılında iki muhtarlığın birleşmesiyle ve “Dodurgalar” adı altında belediye teşkilatı kurulmuştur (Dağdaş ve Dağdaş, 2001: 49). Asıl Dodurga olarak bilinen Yukarı Dodurga ise 1990’lardan sonra iki ayrı muhtarlığa bölünmüştür. Bu nedenle Çarşı Mahallesi, Tuzluk Mahallesi ve Aşağı Mahalle adında üç mahalle olarak teşkilatlanmıştır.
Dodurga kasabası, Acıpayam Ovasının doğusunda yer alır. Ovanın Yukarı Dodurga, Aşağı Dodurga, Yazır, Avşar ve Gümüş adlı yerleşimlerin bulunduğu yöreye Yaka Bucağı denilmektedir. Bu yerleşimlerin tamamı, Eşeler Dağı silsilesinin batı yamaçlarında yerleşiktir.
Acıpayam Ovası-Yaka Bucağının şirin ve köklü kasabası Dodurga, Denizli ilinin Acıpayam ilçesi sınırları dahilindedir. Acıpayam ovasının doğusunda (Yaka bucağı’nda), Denizli-Antalya karayolu üzerindedir. Acıpayam’a 17 km mesafededir..
8 Kasım 2011 tarih ve 28116 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan "Yer Adının Değiştirilmesine Dair Karar" ile, "Denizli İli Acıpayam İlçesi Dodurgalar Beldesinin ismi "Dodurga" olarak değiştirilmiştir.
2013 yılında ise, Denizli vilayetinin büyükşehir olması ile birlikte, kadim adı olan “Dodurga” adı altında mahalle olarak teşkilatlandırılmıştır.

2- Türküler, Maniler ve Hikayeleri (1979-2005)

Acıpayam-Dodurga kasabası ve Antalya-Akseki-Kuyucak mahallesinden derlenen bazı mani ve türkü demeti, aşağıda okuyucunun ilgisine sunulmuştur.

DERLENEN TÜRKÜ ve MANİLERDEN BİR BÖLÜM

KONUSU

HİKAYESİ
Alçacık dağlara dağım var demem,
Üstü bölük bölük kar olmayınca!
Ellerin yarine yarim var demem,
Benim de suna boylum olmayınca of of of!

Alçacık dağlara yağar mı dolu?
Aman da yarinden ayrılan olmaz mı deli öf öf öf?
Sağ gözden sol göze ırmazdım seni,
Şimdi nereye kor gidersin sen beni of of of?

Alçacık dağlara “aman„ kar gine bastı of ooof of,
Kınemen arkadaşlar yar beni küstü ööf öf!
Sabah sabah seher yelleri esti,
Eser eser, seher yeli kesilmez…

AŞIK TÜRKÜSÜ

(F. Dağdaş, 12.1984).
Mele (meli) koyun mele, kuzun yok senin ööf öf,
Ağla anam ağla, kızın yok senin of of oof.
Eller içinde koca babam yok benim of of,
Dönüp dönüp gelişim ondandır gayrı...

Bahar geldi of of her çiçekten of of kokayım kokayım öf,
Uzat a kız ellerinden tutayım ööf öf,
Geliver a kız da geliver of of ben adam yemem of of of,
Gizli sözlerimi de aman of of yad eyle demem öf öf ööf öf…

AŞIK TÜRKÜSÜ

(F. Dağdaş, 04. 1980).
Ak(ağ) eliime mor kınalar yaktılar,
Kaderim yok, gurbet ele attılar.
On iki yaşında gelin ettiler,
Ağlar ağlar, göz yaşımı silerim, oof!
Merdivenden indim (endim) indim yıkıldım...
Mevla’m izin verdi kalktım/gine dikildim...
Her çiçekten aldım aldım aldım sokundum...
Kırmızı gül sende kaldı tamahtım oof...

Yüce dağ başında asmalı pınar,
Asması yok, kalmış suları harlar,
süpürge çaldığım evler!
Başım alıp gurbet ele giderim oof!

Merdivenden bindim ata...
Al duvağım tuta tuta...
Gittim evlerimizden öte...
(Kalındı evlerimiz kal gayri) gümü dü güm güm, gümü dü güm güm...
(Ağlar ağlar göz yaşımı silerim oof...)

Merdivenden ayak ayak inersin,
Dülbendini benden yana gerersin.
Neyin (Neden) anam  yüzün gözün eğersin?
Benden varan kötü sözler seni (sana) değildir...

DÜĞÜN

Babası evinden gelin çıkarılırken davulcular-zurnacılar gelin ağlatma havası ya da gaydası adıyla bilinen bu türküyü çalarlar. Bu hava yöremize has olup çok yaygın olarak çalınır, adettir (F. Dağdaş, 24.2.2000).

Kayıt tarihleri:
(Hacı Hatiplerin Sait AY (1317’li)’ın anası Tatarların kızı Elif nineden F. Dağdaş, 1994, 19.05.2003).
Pencerede tül (gül) perde,
Perdenin ucu yerde!
Yürek oynar, can titrer,
Seni gördüğüm yerde!..
SEVİ

(F. Dağdaş, Aralık 1984).
Suya gider, bir incecik yolu var,
Ayağında, yün basmadan donu var!
Saren desem,bir incecik beli var,
Sardım emme, sarhoş etti yar beni!..
SEVİ

Bu dörtlüğü, Sazak’lı H. Hüseyin dede, Dodurga-Yeni Sarnıç’dan askere uğurlanırken söylemiş (F. Dağdaş, Aralık 1984).
Pencerenin alemi,
Kaşları kudret kalemi.
Onyedililer giderse,
Kimler eder bayramı?..
DÜĞÜN
BAYRAM
ONYEDİLİ-LER

Yukarı Dodurga’da 1317’liler askere gideceği zaman yakılan bir türkü. 1317’li asker adayı 37 adet delikanlı için söylenmiş (F. Dağdaş, Ocak 1980).
Gökyüzünde peştemalım çözüldü,
Altın tas içinde kınam ezildi.
Analı kızlar çıktı çıktı dizildi,
Anasız kızların kara bağrı ezildi.

Gökyüzünde kaba kaba hamazlar,
Gelin anam seni bende komazlar.
Bu da bir güzelin armağanı demezler,
Alırlar da yad ellere atarlar beni oof.
DÜĞÜN /
EVLİLİK /
GURBET
(F. Dağdaş, 04.1980).
Baharın kokusu yazılan gelir,
Gitti gelin anam ne zaman gelir?
Ben Allah’a ne diyem gayri,
Bir güzelin alnına yazılan gelir...
DÜĞÜN /
EVLİLİK /
GURBET /
KADER

Uzun havalara yöremizde “bozula“=bozulak) denir (Said Ay’dan (1317’li) naklen F. Dağdaş, 19.5.2003, Bozula (=Bozlak[6])).
Altınım var el gibi,
Nişanlım var el gibi,
Kız seni bana versinler.
Kazanılmış mal gibi...
EVLİLİKTE DENKLİK
(F. Dağdaş, Dodurga manisi, 03.1985).
Cigarayı iç oğlan,
Gel yanımdan geç oğlan.
Babam sana vermedi,
Sen benden vazgeç oğlan...
EVLİLİKTE DENKLİK
(Ayşe ŞENER, Antalya-Akseki-Kuyucak kasabası, 15.01.2005).
Denizli’nin sümbülü,
Ucundadır sümbülü.
Ben neyleyim zengini,
Şimdi buldum dengimi...
EVLİLİKTE DENKLİK
(F. Dağdaş, Ocak, 1980).
Harar üstünde harar!
Hanımlar başını tarar.
Dengini bulamayan,
      Yola çıkmış, dengin arar!..
EVLİLİKTE DENKLİK
(Ayşe ŞENER, Akseki-Kuyucak kasabası, 15.01.2005).

Devem yüksek, atamadım urganı,
Örtüven (örtüverin) üstüme telli yorganı.
Gidem de sılada kesem kurbanı,
Kurbanlık kuzularımız meleşip durur...
... (F. Dağdaş, 21.02.1987).

GURBET

Gurbetin yolları dikendir diken,
Kör olsun dikeni yollara döken,
Ayrılık değil mi belimi büken,
Kırdı birden kanadımı kolumu...
GURBET
Köy dışına, gurbete gelin giden kız için, kına gecesinde ellerine kına yakarken söylenir. Gelini ortaya oturturlar. Hem başına para basarlar, hem de bu havayı çekerler, ağlaşırlar, gelin kızı ağlatırlar (F. Dağdaş, 24.2.2000).
Hani benim yedi benli kır atım,
Üstüne binenler sürsün rahatın.
Bilmemişim ana baba kıymetin,
O da benim üstüme bir gölgeli dağ imiş...
(Topal Ahmed dayıdan nakleden F, Dağdaş, 24.2.2000).
IRGAT TARLASI
“- Eskiden ekin biçilirken herkes birbirine ırgatlığa giderdi. Topal Ahmed dayının Uluyol altında, Yer göçüğü’nde ekinine gittik. Öğlenin tütkünü bastırınca birisi Ahmed dayıya “- Ahmed dayı, senin eğneri biz götürelim. Sen bizi bir ferahlat.” dedik. Ahmed dayı da başına ıslak mendilini bağladı. Bu türküyü okudu. Ondan dinledim.
Yeşil cevizin dalları,
Nenni (ninni) beşik dölleri.
Babanız (bubeniz) gitti gelmedi,
Bok yen (yiyin) gavurun dölleri...
…(Tanıskaların Gülsüm’den naklen F. Dağdaş, 24.2.2000)!.

IRGAT TARLASI
Ekin tarlasında ekin biçerken hem ırgatları orak tutmaya heveslendirmek, hem de başlarına sıcak çöken ırgatları bir an için farklı bir ruh haline sokmak için söylenmiş olabilir. Köye erzak almaya giden tarla sahibi babanın henüz gelmemesi üzerine babayı eleştirmek ve olumsuz havayı dağıtmak için söylenmiş de olabilir (Bu havayı ve ardından gelen mısraları ekin biçerken Tanıskaların Gülsüm’den duyan: F. Dağdaş).
Bal idim pekmez oldum,
Gül idim kokmaz oldum.
Elli altınlık kız idim,
On para etmez oldum..
...
(F. Dağdaş, 21.02.1987).
NAMUS /
İFFET
“Kız kısmı dülbent dastara benzer. Lekelendi mi kir olur!“ atasözünde anlatılmaya çalışıldığı gibi; kızın adının çıkması, onunla evlenmek için ailesine teklif götürmek isteyene adayları ve ailelerini engeller. Çünkü doğal olarak her erkek “koklanmış gül„den uzak durmak ister. Hem erkek, hem de kız için temiz kalmış olmak vazgeçilmez nimettir. Gençliği, güzelliği yerinde, gösterişli olan bir kızın adı çıktığında değerinin kalmadığını anlatmak için yandaki dörtlükte dile getirilen toplumun değer yargısı ifade edilmeye çalışılmıştır.
Oğlumun gözleri,
Gökden indirir kazları.
Geri çekilin Orta Mahalle’nin kızları,
Oğlum geliyor!..
(F. Dağdaş, Ocak 1980).
NİNNİ /
NİYET /
SALINGAÇ
Dut ağacında kurduğu salıngaçta bebeğini sallarken yan bahçedeki komşular da duysun diye söylenen ifadeler.
Not: Orta Mahalle, Yukarı Dodurga’da Çarşı Mahallesi için kullanılan karşılıktır.
Allı beşik komadın mı (koymadın mı) bucağa,
Mor combazlı oğlanı almadın mı kucağa,
Kadir Mevla’nın yakmadığı ocağı,
Çat Boğazı[7]’nın çıra[8]sını yaksan (çatsan) yanar mı?
...
... (F. Dağdaş, Ocak 1980).

NİYET

Sabah namazında kavuştum ben bir hamaza,
Dünyada çok aradım bulamadım haram yemeze,
Kılmayıp da geçirdiğim namaza,
Ak göğsün üstünde kılıp giderim

ÖLÜM

Birisi öldüğünde sal ile tabutta giderken bir seveni tarafından söylenen ağıt (F. Dağdaş, 21.02.1987).

Yeni gelin:
- Sağır gelin, sığır gelin!
 Aşın taştı, savur gelin!..

Üstüne yeniden evlenilen gelin:
El var karşında!
Atın eğer taşında!
Sarı gelin, serbest gelin,
       Attan in de öyle söyle güzel gelin!...
...
(Ayşe ŞENER, Akseki-Kuyucak kasabası, 15.01.2005).

SARI GELİN
Nasreddin Hoca kızına; gelin gittiği evde “Ağır ol! Fazla konuşma!” demiş. Gelin bu ikazı dinlemiş. Dikkate almış. Ama gelin gittiği evde de hiç konuşmamış. Konuşturmak için de çok uğraşmışlar. Yine konuşmamış. Sonunda üstüne gelin getirmeye karar vermişler. Tam da aradıkları fıtratta bir kızı isteyip düğün yapmışlar.
Yeni gelin, düğün alayı ile evin avlusuna girer girmez, daha attan inmeden, eski gelinin ocakta pişirdiği aşın taştığını fark edip eski geline duyuracak şekilde biraz da kabaca yandaki mısraları söylemiş:
Ardından da eski gelin artık dayanamayıp ilk kez konuşmuş. Ama yine inceliğini göstererek ağır oturaklı, olgunca kelam etmiş.
Haydi yavrum meşelikte,
Yaktın beni meşelikte.
Haydi yavrum evde misin?
Pencerelerde perde misin?

SEVİ
(F. Dağdaş, 02.1985).
Hani (Hadi) benim kaşı gözü sürmelim?
Ağlatır da güldürmezsin sen beni...
El yanında düşmanımsın sen benim.
Tenhalarda sen benimsin, ben senin...

SEVİ
“- Gençlik başımdan geçti... Hevesliydim, sevdalıydım, tamahlıydım!” diyen F. Dağdaş (1341)’dan alınmıştır (F. Dağdaş, Aralık 1984).

Kahvenin piştiği yerler,
Kaynayıp coştuğu yerler.
Güzel çirkin (çikin) demiyor,
Sevinin düştüğü yerler...

SEVİ

(F. Dağdaş, Dodurga manisi, 7.1982).
Karanfilsin kararın yok!
Gonca gülsün tomarın (tumarın) yok!
Ben seni candan seviyorum.
Senin benden haberin yok!

SEVİ

(F. Dağdaş, Dodurga türküsü, 21.02.1987).
Mahkemenin kapısı,
Ağır gelir kokusu.
Suçum nedir sorarsan?
Namaz, oruç tapusu.

Mahkemeye indirseler,
Yönümü kıbleye döndürseler,
Doyunca Allah desem gayrı.
Onden keri öldürseler!..

ÖLÜM

(Acıpayam-Bademli’de dinlediği Gaysar’lı (Yeşilyuva’lı) Necibe teyzeden nakleden F. Dağdaş, 16.12.1986).
Et aldım dirhem ile,
Laf ettim kelam ile,
Böyle sevi mi olur?
Ayda bir selam ile...
…(Golak kızı Fatma yengeden (Fatma Mak) F. Dağdaş, 20.2.2000).

SEVİ
Hacı Baki’nin ikinci hanımı Fatma yenge bir gün güz zamanı, tarhana dökme mevsiminde akrabası Fatmana gelinin (Haci Baki Mak’ın yeğenidir) evine gelmiş. Güzün tarhana dökme mevsimi olduğu için o sırada Fatmana gelin tarhana döküyormuş. Fatma yenge de tarhana dökmeye yardımcı olmuş. Tarhana dökerken demiş ki Fatma yenge “- Fatmana gelin, Baki dayın hiç eve uğramıyor. Selam sabah demiyor. Ben de bu sebebten kendi kendime hava yaktım” demiş ve yandaki dörtlüğü okumuş.
İki topak balım var,
Birini yesem biri var,
Benim iki yarim var,
Biri ölse biri var

Et aldım dirhem ile,
Laf ettim kelam ile,
Böyle sevi mi olur?
Ayda bir selam ile…
…(F. Dağdaş, 12.1984; 20.2.2000).

SEVİ /
EVLİLİK
Mollaların Hacı Baki’nin, Bahar gelinden 12 çocuğu olmuş, 12’si de ölmüş. Hacı Baki çocuk sahibi olmak istediği için hanımı Bahar gelinle anlaşmış. Anlaşma gereği Bahar gelin, gönüllü olarak kocasının evlenmesine razı olmuş. Eğer çocukları olursa yeni gelen gelini babası evine göndermeye karar vermişler. Hacı Baki, Golakların Goşaf kızı Fatma yengeyi nikahlamış. Ondan oğlu olmuş. Adını Durali (Yaklaşık 55-60 yaşları arasındadır. 08.2003) koymuşlar. Çocuk bir buçuk yaşına gelip sütten kesilince önceden anlaştıkları gibi Fatma yengeyi baba evine göndermişler. Hacı Baki aynı zamanda Bahar gelini daha çok seviyormuş... Durali büyümüş, Bahar gelin de rahmetli olunca Hacı Baki, babası evine gönderdiği Fatma yengeyi tekrar evine getirmiş. Hacı Baki’nin iki hanıımlı olmasına ilişkin olarak önceden de söylenen bu türkü Fatma yengenin geri gelmesiyle tekrar yaygınlık kazanmış.
Çingir çingir öter yaylanın taşı,
Garip garip öter sılanın kuşu a beyler,
Kendi sılasında da durmayan kişi,
Gidip de elin sılasını da mekan mı tutar?

Eser de eser sam yelleri kesilmez,
Güzellerin kem sözüne küsülmez, küsülmez.
Bir güzel sevmeylen adam asılmaz,
Alırım güzeli de…

SILA / YAYLA TÜRKÜSÜ
(F. Dağdaş, 12. 1979).
Akkaya başından bir palaz uçtu,
Palazın gözleri yaylaya göçtü,
Benim de sevdiceğim bana darıldı geçti,
Bilmem küstü, bilmem eller var deyi...

YAYLA TÜRKÜSÜ
(1920 doğumlu, Pilavcılar sülalesinden Yukarı Dodurgalı Cemal Dağdaş’dan naklen F. Dağdaş, 1987).
Ezeli de deli gönül ezeli,
Güz gelince bağlar döker gazeli!
Biz neyleyem kendi gelen güzeli,
Bize gelen, minnet ile gelmeli!..

GELİNLİK KIZ TARİFİ
(Dodurgalı Vezir Süleymen (Ar) karısı Gülsüm yengeden nakleden Fatmana Dağdaş’dan naklen, Eylül 1985).

Sonuç

Teke Yarımadasının en batısında yer alan Acıpayam-Dodurga kasabasında gerçekleştirilen derleme çalışmasında, olabildiğince hassas olunmaya çalışılmıştır. Kaynak kişi ya da kişilerden nasıl duyuldu ise kayıt yapılmış, ilgili türkü ya da maninin içeriğine sadık kalınmıştır.
Aynı zamanda; Acıpayam (Karaağaç) Ovası-Yaka Bucağının şirin ve köklü kasabası Dodurga kasabası ölçeğinde, Türkçenin ne muazzam bir zenginliğe sahip olduğu da ortaya konulmaya çalışılmıştır.
Benzer girişimlerin hem Dodurga’da, hem de ilçemizin ayrı ayrı her bir yerleşiminde sürdürülmesi vazgeçilmez bir görevdir.
Not: Eli kalem tutan herkes, yanılabilir. Yazdığını noksan bırakabilir. Bu makalenin de, “denizde bir kum” ölçeğinde Türkçe’ye bir katkı vermeyi gaye edildiği aşikardır. Ortaya konulanı olgunlaştırmanın yolu da; yapıcı tenkid, eleştiridir. Her bir yapıcı eleştiri, esasen ortak kültürümüze değerli birer katkıdır. Öteden beri yukarıda dile getirilen yaklaşımı benimseyen bir Dodurgalı olarak, muhtemel görüş, öneri ve yeni katkıların Dodurga’nın ve hatta ortak dilimizin ve kültürümüzün zenginliğini daha nitelikli kılacağı düşünülmektedir.

KAYNAKÇA

Anonim (1998), Türkçe Sözlük, II. Cilt, Dokuzuncu Baskı, Türk Dil Kurumu Yayınları-549, Sözlük Bilim ve Uygulama Kolu, Türkçe Sözlükler Dizisi: 1, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara, 2523 s.
Anonim (2005), 2006 Yılı Program ve Bütçe Toplantısı Takdim Raporu. DSİ 21. Bölge Müdürlüğü-Aydın (Aydın-Denizli-Muğla), s. 59, 123 s.
Boratav, Pertev Naili (1978), 100 Soruda Türk Halk Edebiyatı, 3. Baskı, Gerçek Yayınevi, 251 s.
Dağdaş, Said, Dağdaş, Fatıma Betül (2001), Denizli-Acıpayam-Dodurgalar Kasabasının Tarihçesi ve Bugünkü Durumu, Türk Yurdu Dergisi, 7. Devre, Cilt 21, (53), Sayı: 171 (533), Aralık 2001, Evren Yayıncılık, Ankara, s. 42-49, 64 s.
Mutluay, Rauf (?), 100 Soruda Edebiyat Bilgileri. Gerçek Yayınevi, s. 345.



[1] Makale; bilgi ve veri kaynağımız olan kişilerden Denizli-Acıpayam-Dodurgalı, 1341 yılı doğumlu, 12.7.2003 tarihinde vefat eden (anamız/akrabamız) Fatmana Dağdaş’ın aziz ruhuna ithaf edilmiştir
[2] Orman ve Su İşleri Bakanlığı-Orman Genel Müdürlüğü-Silvikültür Dairesi Başkanlığı, Söğütözü-Ankara, said.dagdas@yahoo.com
[3] Denizli-Acıpayam-Dodurgalı.
[4] Hukukçu. f.betul.dagdas@hotmail.com; Denizli-Acıpayam-Dodurgalı.
[5] Denizli-Acıpayam-Dodurgalı.
[6] Bozulak:  1. Uzun hava, 2- Baharda yeni süren yaze çalı sürgünlerine verilen ad. “Çalıların bozulağı geldi mi çok seviyorum.” (F. Dağdaş, 19.5.2003).
[7] Çat Boğazı’nda Eşeler Barajı (Dodurga-Yazır Barajı) adıyla sulama ve içme suyu amaçlı bir baraj projesi hazırlanmıştır (Anonim; 2005: 59). Halen inşaatına devam edilmektedir. 14 Şubat 2017.
[8] Eşeler Yaylasında halen çoğu yerde bozuk meşcere yapısına sahip, önceleri bol miktarda çıra elde edilen sağlıklı Karaçam meşcerelerinin varlığını ortaya koyan bir tesbittir.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

ACIPAYAM OVASINDA YERLEŞİK OĞUZ BOYLARINDAN DODURGAʼNIN TARİHÇESİ VE GÜNÜMÜZ DODURGAʼSININ GELİŞİMİ

ACIPAYAM OVASINDA YERLEŞİK OĞUZ BOYLARINDAN DODURGA ʼ NIN TARİHÇESİ VE GÜNÜMÜZ DODURGA ʼ SININ GELİŞİMİ [1] , [2] , [3] ( ﺪ ﺪ ﻮ ﺭ ﻏ ﻪ )   Dr. Said Dağdaş [4] ; Fatıma Betül Dağdaş [5] Cemal Serdar Dağdaş [6] , Osman Ünlü [7] 1-       GİRİŞ Anadolu’yu ve ardından Rumeli’yi yurt tutan ecdadımızın, çok akıllıca ve stratejik nitelikteki bu yerleşiminde Oğuz boylarının tartışılmaz bir yeri vardır. Özellikle 9. ve 10. asırlarda Anadolu coğrafyasında safha safha yoğunlaşan Türk yerleşimi, giderek hem batıya doğru serpilerek ilerlemiş ve hem de Anadolu’yu ve Rumeli’yi kadim Türk yurdu haline getirmiştir. Makalede, öncelikle Dodurga boyu hakkında genel bilgilere yer verilmiştir. Ardından makaleye adını veren, Denizli’nin saf Türkmen yerleşiminden oluşan Acıpayam ovasında yer alan Yukarı ve Aşağı Dodurga yerleşimleri bütün yönleri ile ele alınmış ve tanıtılmıştır. Ayrıca, 24 Oğuz boyundan birisi ve aynı zamanda bizim de...

DENİZLİ - ACIPAYAM - DODURGA VE ÜLKE GENELİNDEN DERLENEN ATASÖZLERİNDEN BİR DEMET

DENİZLİ - ACIPAYAM - DODURGA VE ÜLKE GENELİNDEN DERLENEN ATASÖZLERİNDEN BİR DEMET Said DAĞDAŞ [1] , Fatıma Betül DAĞDAŞ [2] ; Gülizar Sena DAĞDAŞ [3] , Ayşenur DAĞDAŞ [4] , C. Serdar DAĞDAŞ [5] Özet : Çalışmada; dünya dili Türkçenin güçlü alt yapısını ilmek ilmek ören farklı zenginliklerinin (atasözü, deyim, türkü, deyiş, bilmece, vb.) kullanımına ilişkin örneklerden sadece atasözlerimiz ele alınmıştır. Makalede, yaygın olarak bilinen ve kullanılan atasözlerimizden daha ziyade, büyük ölçüde yöreden yöreye farklı sürümleriyle yaşayan veya daha az bilindiği düşünülen atasözlerinin derlemesi sunulmuştur. Türkçe’ye sevdalı bir araştırıcının ve yakınlarının, Göller Yöresinin en batısındaki yerleşimlerden olan Denizli-Acıpayam-Dodurga Kasabası ve yakın çevresiyle başlayan ve tüm ülke sathına yayılan, ortalama bir insan ömrünün yarısına karşılık gelen bir süredir devam eden (40 yılı aşkın) atasözleri derlemesi yıl yıl genişlemiş ve derleme mekânları tüm ülke geneline yayılm...

IUFRO Gövde Sınıfları Taksimatı ve Bazı Öneriler “Some suggestions on IUFRO Crown Classification used in Turkish silviculture”

DAĞDAŞ, S., 2017: IUFRO Gövde Sınıfları Taksimatı ve Bazı Öneriler “Some suggestions on IUFRO Crown Classification used in Turkish silviculture”. IV. Ulusal Ormancılık Kongresi (15-16 Kasım 2017)-Antalya-Belek, Cilt: II, s. 361-378, 484 s.  https://www.ormancilardernegi.org/dosyalar/files/kongre_kitap_2.compressed%281%29.pdf IUFRO Gövde Sınıfları Taksimatı ve Bazı Öneriler “Some suggestions on IUFRO Crown Classification used in Turkish silviculture” Dr. Said DAĞDAŞ Silvikültür Dairesi Başkanlığı, Orman Bakımı Şube Müdürü; said.dagdas@yahoo.com ÖZET Makalede, Türkiye silvikültüründe kullanılan “Ormanlarımızda Uygulanacak Silvikültürel Esas ve İlkeler (291)” ile “Silvikültürel Uygulamaların Teknik Esasları (298)” adlı tebliğlerde yer verilen IUFRO Gövde Sınıfları Taksimatlarındaki bazı hatalı gösterim ve açıklamaları ele alınmış ve düzeltilmiştir. Aynı zamanda Türkiye silvikültüründe aralama bakımlarında öne çıkan güncel yaklaşımlar tartışılmış ve Taks...